7 Eylül 2017 Perşembe

hayvanlar

Hayvanlar…   bu ve diğer makalelerim boluolaygündem gazetesinde yayınlanmıştır. dolayısıyla herhangi bir kopyalama durumunda hak sahibi olarak yasal işlemlere maruz kalacağınızı belirteyim.

04 Eylül 2017, 12:41
Bu makale 303 kez okundu
Nafiye Ç. Özdemir

Hayvanlar; kimilerine göre sevilen, kimilerine göre ürkülen, kimilerine göre sadece bağ bahçe sahibi isen bakılası, kimilerinin ise hayatının önemli bir parçasıdır.
Siz hangi duygu ve düşünceler içindesiniz? Kendinizi hayvan sever olarak görüp, kebapçıdan içeri girip bir porsiyon kuzu şiş sipariş edenlerden mi? Veya gelenek ve inanç diyerek, her Kurban bayramı kurban kesenlerden mi? Bu ayırımların çok ötesinde, birbirimize ön yargılar olmaksızın yaklaşabilir, iletişim kurabilir miyiz
Geleneklerimizin en değerli kısmıdır, bayramlarda büyükleri ziyaretler, el öpmeler… Modern çağın, bizleri getirdiği noktada ne yazık ki; bayram ile hafta sonu tatilini birleştirip nereye kaçabiliriz, kaç taksitle hangi sahil kentinde konaklarız, ihtiyacına dönüşmüş yaşayanlar giderek artmakta…
Bazılarımız geçim derdine öyle dalmış haldeyiz ki, her gün önünden geçtiğimiz bahçedeki çiçeklerin nasıl renk değiştirdiğini, biri açarken diğerinin solmasını fark edemiyoruz dahi… Veya çevremizde, yaşlananlar ve ölümler hastalıklar oluyor. En önemli bizim yaşadığımızmış gibi, sanki bizim başımıza gelmemeliymiş gibi panikliyor, çaresizliğimizi farketmekten rahatsız oluyoruz…
Hayvanlar, çiçekler basit yaşarlar… Ne ev, ne kariyer, ne yarın için dertlenmezler… Bazı topluluklar ki, bizlerin de kültüründe şu an unutulmuş gibi görünse de var olan, doğayı izlemek, canlıların davranışlarından örnek almak, anda yaşamak vardır…
Kimi insanlar, çiçekleriyle konuşurlar, o çiçekler coşar, nasıl güzelleşirler hayran olursunuz… Bazı insanlar parklarda köpeklerini gezdirirler, köpeğe sonra sahibine bakın yüz ifadeleri neredeyse aynıdır, sevecen, somurtkan, hatta siz de onlardan birisiniz belki… İtiraf ediyorum, ben sizlerden biriyim… Tarantula başta olmak üzere, örümceklerden çekinirken, bir kedi yavrusu görünce, ay sen ne şirin şeysin diye sevmeye başlarım… Sonra evde köfte pişirip, protein almalıyız diyerek afiyetle yerim… Hatta çocuklarım ufakken sokakta birinin köpeğini sevseler, eve girer girmez doğru ellerinizi yıkamaya diye güya hijyen sağlama derdindeydim… O sevdikleri köpeğin başı mı, sıvı sabunların içindeki kimyasallar mı daha zararlıydı? Şimdiye dek doğru diye titizlenerek uyguladığımız birçok kuralımızın, bizlere stres getirmesinin dışında ne sağladığını biri bana açıklayabilirse, düşüncelerimde ve gözlemlerimde rastladığım çelişkilerimizi rafa kaldırabilirim…
Çocukken evcilik oynayanlar, büyümüş dünya yönetiyorlar… Bakış açısı; benim oyuncağım, benim kurallarım… Sonra doğal felaketler yaşanıyor, bizler insani, pardon vicdani yanımızı rahatlatmak adına, bütçemize göre destek vererek vazifemizi yapmış, rahatça uyuyoruz…
Peki, aklım karıştı, niyetim sizin de aklınızı karıştırmak değil, lütfen affınıza sığınıyorum… Şöyle bir değişiklik yapsak, çocuklarımızı alıp Kurban Bayramı’ nda yine aile büyüklerinin ziyaretlerini tamamladıktan sonra, illa tatile gidilecekse gidilsin, ancak bir gün önce veya sonra, o çocuklarla birlikte, bir hayvan barınağı ziyaret edilsin… Koşulları gözlemlenilsin, nasıl yardımcı olunabileceği, çocukları alıp pahalı kurslara yine yazdırın tabii, ancak daha yaşı ufakken böyle toplumun bir parçası olduğu ile ilgili, katkı sağlayabileceği neler yapabilirliği ile ilgili farkındalık kazanma şansı verilse, her yeni nesille, nasıl bambaşka bir toplum haline dönüşürüz, lütfen hayal edin…
Aile büyükleriniz vefat mı ettiler, elbet mezarlık ziyaretlerinizi yine yapın tabii, bir de arada bir huzurevini de ziyaret etseniz, hala hayatta olan hiç tanımadığınız birkaç kişiye merhaba deseniz, bunu yaparken yine çocuklarınızı yanınızda götürseniz nasıl olur?
Daha da fazlası mümkün, belki evlat edinirsiniz, belki kardeş programları ile eğitimine katkı olursunuz, yönderlik yapabilir, kimse dinlemiyor beni diye ağlayan birini dinleyebilirsiniz…
Tüm dünya sizin için burada, ne kazandığınız para, ne mevkii sahibi oluşunuz, ne hangi marka araca sahip olduğunuz önemli değil… Peki bu telaş, gelecek kaygısı, çocuklarımız daha başarılı olsun, standart beklentilere uygun davransın kaygısı neden?
Einstein benzeri bir evladınız yok ise, üzgünüm sizin hatanız, çünkü çocuğunuzun kendi yeteneklerini keşfedip o yolda gelişimine izin vermek yerine, toplumun kopyalanan trendlerine göre olması için uğraşmanızın sonucudur. Bırakın yüreği kocaman o minikleri, sizin gibi olmaya zorlamayı, bırakın kendileri olabilsinler. Sadece doğadaki tüm canlıların haklarına saygılı, paylaştıkça çoğalanı, sevgi dolu olmayı öğretin..