8 Haziran 2020 Pazartesi

ebeveyn olmak...

07 haziran 2020 tarihinde boluolay gazetesinde yayınlanmıştır..
Biz orta yaşını geçenlerin birçok alanda sıkışmışlık yaşadığımızı yeni nesillere anlatabilmemiz, bizim ebeveynlerimizin durumuna göre hayli zorlayıcı olabiliyor… Bizler siyah beyaz televizyonu onlu yaşlarında tanıyan, şehirlerarası görüşme için Ptt’ den sıra bekleyen, yağ ve tüp kuyruklarında dikilen, siyasi eylemciler yüzünden bir mahalleden diğerine yürürken yolu kesilen, hatta silahlı çatışmaların ortasında kalan, üniversitelerde dövülen, vurulan zamanlardan kalmış ve şimdiki zamana dek; renkli televizyon, çoklu kanallar, internet, karaborsanın kaldırılışı gibi bir çırpıda listeleyeceklerimizi biriktirdik…
Otobüste bir yaşlı varken ona kalkıp yer vermemiz kabul edilemez bir ayıptı… Ailelerimize bir derdimizi kolayına açamazdık, mutlaka hatalı bulunur, azarlanır, ceza alırdık… Yasak, gizli yapılan şeylerin cazibesi vardı.. Evden aşırdığımız sigarayı içme, bizi büyümüş hissettirirdi…
Yetişkin olduk, kendi kimliğimizi tanımadan kimimiz okumak isterken zorla evlendirildi, kimimiz okulu hasbelkader bitirdi, bir baltaya sap oldu…Aramızda yeteneğine, duygularına göre destek görenler azınlıktaydı…
Biz ne yaptık? Ailemizden daha iyi ebeveynler olabileceğimizi sanarak, çocuklarımızı dinledik dinlemesine de; ya gücümüz yetemedi, ya da alışagelmişin kolaylığıyla farkında olmadan ailelerimizi hatalı bulduğumuz kadar bizler de hatalar yaptık…
Ekonomi değişti, çağ değişti, o zamanlar doğru sandıklarımızın bu zamanlarda yanlış olduğunu öğrendik… Dünyada olan biten her şey internet ortamında paylaşıldığından, bizlerin de bunlara tam hakim olamayışımızdan, çocuklarımızla hayata bakış açılarımızın arasında uçurumlar oluştu…
Yetişkinim diye isyan eden genç, aradan biraz zaman geçince önüne yemek konulmasını bekleyebiliyor… Veya ailesine madem doğurdunuz bakacaksınız diye bakacaksınız diyebiliyor… Hatta bir yandan büyüdüm karışmayın derken, bir yandan niye yardım etmedin, sormadın, düşünmedin diye hesap sorabiliyor…
‘Allah sizin elinize bırakmasın’ derdi anneannem, şimdi annem de aynını diyor… Açıkçası düşününce; evlat iyi niyetle bir şey yapınca dahi ebeveyn mutlu olamıyor…  Ebeveyn iyi niyetle bir şey yapınca da evlat!.. Doğru soruları sormayı öğrenebilirsek bir nebze idare edebiliriz de…
Görünen o ki biraz yüzümüze gözümüze bulaştırdık… İstemediği oyuncakları alan, istemedikleri kurslara yazdıran hani neredeyse, ebeveynlik yapmamız gereken anları dizilere, futbola, eş dost ahbap sohbetlerine yer değiştirdik… Hatta aile içi tartışmalarda paratoner olmalarını bekledik, kendilerini suçlu, kızgın hissetmelerine, internette sohbet odalarına kaçmalarına aman sesi çıkmıyor düşüncesiyle ilgisiz bıraktık.
Hani o bizim sahip olamadığımız ebeveynler olacaktık? Olduk tabii… ancak daha beterini… Eşimizle sıkıntımızın bilmeden de olsa hıncını da çocuklardan çıkardık… Bütçemiz yetmeyince, mısır, dondurma alamadığımızı unutturacak bir güzellik oluşturmak yerine hata üstüne hata yaptık… Kendimiz olamamışken eş, ebeveyn olmak zorlayıcı geldi, çuvalladık.
O çocuklar büyüdüler, şimdi bizleri beğenmiyorlar… Bizleri yargılıyor, onların hayallerindeki ideal ebeveynler olamadığımız için suçluyorlar… Bizlerden çok daha haklılar… Şimdiden yapabilenlerimiz ileride huzurevi seçeneklerimizi gözden geçirmeliyiz… En azından yaşıtlarımızla bir arada sosyalleşme imkânımız olabilir… Yetiştirdiğimiz nesillere de, en azından yaşlılığımızda yük etmemiş oluruz…

29 Mayıs 2020 Cuma

zihin oyunları

29 maıs 2020' de boluolay.com gazetesinde yayınlanan makalem


Zihnime düştüyse dünyanın bir yerlerinde, birileri daha benzer düşüncelerde demek olabilir mi?
Arap dünyasının peçe kullanışıyla dini inançları, aynı kefeye koymakta zorlanırım… Hatta Yaradan’ ımızın bizi dünyaya çıplak getirişi ve ölümümüzde bir kefene sarılışımız arasındaki bağlantıyı bilgi dağarcığım çözmeye yetmez… Hatta hafız torunu olarak, dünyada dini öğretilerin sorgusuz ezbere dayalı uygulanışıyla, davranış biçimlerinin arasındaki çelişkiyi de pek anlamlandıramam...
Eski zamanlarda örtünmek kum fırtınalarına veya yolda hırsızlara, tacizcilere karşı korunmak amaçlı, hatta örtünün biçimine göre kadının sosyal konumunu göstermek amaçlıydı…
Peki ya daha fazlası vardıysa ve bize o bilgiler ulaşmadıysa? Son birkaç aydır maskelerle korunmaya başladığımızdan bu yana; zihnim her nedense bu konuya takıldı… Elbette tarihçi değilim ve elbette Google arama motorundan bilgi kaosunun girdabına düşmek gibi bir niyetim de olmadı… Bir sorunun yanıtını bulmak üzere araştırıp, okumaya başladığımda başıma gelen, her okuduğumdan yeni bir merakla başka bir araştırmanın içine düşüşüm olmuştur… İşte bu girdapta debelenmek yerine, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak ve bu konuda gerçek bilgisi olanların lütfen bana yazmasını rica ediyorum. Bu arada zihnimden geçenleri izninizle sizlerle paylaşacağım.
Asırlar önce neler yaşandı, dünya kaç kez ileri medeniyet seviyelerine ulaşıp, tekrar güncellenip yeniden başlatıldı konusunda derin araştırmalar içerisinde olanlar, hatta bilimkurgu veya fantastik filmlerde değinilen parantez içi farazi sanılanları bir yana koyarsak; biz insanlar barınma, geçimini sağlama gibi hayati idame ile ömrümüzü geçirirken, kimileri kariyer veya fenomen olma yolunda, kendilerine ve dünyaya farklı zenginlikler ekler… Ölümlü dünyada amaç nedir? Sonraki nesillere miras bırakmak mı? Dünyevi sürecini egosal tatmin içinde geçirmek mi? Tüm bunlar ayrı ayrı ele alınacak konular gibi görünebilir…
Bugünün maskesiyle, geçmişin peçesi arasında sizler de benim gibi bir bağ kurmuş olabilir misiniz? Medeniyet ilerledikçe, insanoğlu hatalarının ceremesini toplu olarak öder, kimyasal olarak üretilmiş de olabilir, bir arkeolojik kazı esnasında yeniden aktive olmuş da olabilir… Kimi söylemlerde, bir hayvandan diğerine, ondan da insana geçtiği tezi savunulabilinir.
Sebepler bir yana; hatırlar mısınız? Çocukluğunuzda sizlere de büyükleriniz masal gibi, beyin yıkarcasına ekmek kırıntılarını yedirme öyküleri anlatmışlar mıydı? Sağ ve sol omuzunuzda melekler kayıt tutar, ne yaparsan defterine işlenir denmiş miydi? Asıl olan bilgileri, onlar dahi bilemediklerinden, zihnimizi bu tür içeriği belirsiz kodlamalarla doldurmuş olabilirler mi? Yüce Yaradan’ ımız, bizleri düşünebilen, yeteneklerini keşfederek gelişebilen varlıklar olarak yaratmışken, bu dünyanın geçici yaşayanları olarak öz vazifelerimizi unutup, üstün olma takıntıları ile ben, ben diyenlere dönüşenler topluluğu muyuz? O halde dünya kendini korumak için, bizlere uyarılar yollarken, asıl olana kulaklarımızı tıkayıp, yine de bildiğimizi okumayı sürdürmek adına mı yol alıyoruz?
Peçenin asıl sebebi, bugün maske takış sebebimizle aynı halden başlamış olabilir mi?

8 Mayıs 2020 Cuma

KABUĞUNA ÇEKİLMEK!

En son 18 şubat 2020 tarihinde yazışımın ardından sizlere açıklama borçluyum… Önlem almak başlıklı yazımın öncesinde ve devamında; hayata sorumluluklarımıza dair yoğunluklarımız ve insani mazeretlerimiz elbette benim için de geçerliydi.
Özellikle Aralık ayı itibariyle seanslarımızda fazladan korunma gereğini sıkça vurguladım, eldiven ve maske kullanmadan tek bir seans gerçekleştirmedim. Bütüncül destek terapiler uygulayıcısı olarak; sıkça medikal masaj ve refleksoloji uyguladığım bireylere de aktarmaya çalıştığım gibi, her birimiz farkında olmadığımız bir rahatsızlık taşıyor olabiliriz, dolayısıyla yakın çalışmalarda önlem almaya daha özen göstermemiz hepimiz adına akıllıca olur.
Dünyadaki gelişmeleri sıkı sıkıya takip edenlerin, yaşamlarına uygulamayı atladığı detaylara dikkat çekmeyi görev edinseniz de; yine körler sağırlar birbirini ağırlar noktasından bir adım öteye az sayıda kişiyi uyandırabilirsek kârdır, onlar da birkaç kişiye farkındalık kattığında sayı çoğalır.
Kabuğuna çekilmek deyince; etliye sütlüye karışmamak, kendini tamamen izole ederek yaşamayı kastetmiyorum. Türk adetlerince aile büyüğümüzden kızımın istenmesi, nişan, ev tutulup yerleştirilmesi, nikah günü alımı, bilet, otel rezervasyonları gibi detayları yoğun çalışma hayatında nasıl başarabiliriz diye düşünürken; tüm dünyanın kabuğuna çekilmesini gerektiren büyük bir olay yaşanmaya başlanınca üzerine yaşı dolayısıyla çıkma yasağı gelen annemin alışveriş gibi işleri de eklendi ve boşluk buldukça da oğlumla evi kıyı bucak temizledik.
Peki niye Aralık ayı itibariyle daha dikkatli olmak üzerine çevremi uyarmaya başladım? Kesinlikle medyum değilim… Astrologları takip ederseniz, aslında birçoğu benzer uyarıları yapmışlar… Belki de bir şekilde, ben de duyduklarım veya okuduklarımdan etkilenmişimdir.
İlginç olan son bir yıldır peş peşe neredeyse tüm tanıdıklarımın, bireysel zorluklar geçirişi idi… Sanki evren tarafından uyarılıyorduk, yine de duymazdan gelip koşturmayı sürdürüyorduk. Sonunda evren adeta; yok yok bu böyle olmayacak, bunlara öyle bir musibet verip silkeleyelim kendilerine gelsinler dedi… Bir musibet bin nasihatten evlâdır derler ya…
Peki neler öğrenebildik? Hayat tekrar normale dönerken, yine her şeyi unutup maddiyat, mal mülk peşine düşüp, insanlığımızı öteleyecek miyiz?
Büyüklerimizi, küçüklerimizi, zamansızlıktan görüşme fırsatımız olmayanları, şu evlere kapandığımız günlerde ne çok görüntülü arar olduk değil mi?
Diyorum ki; dersini alanlar aldı… Almayanlar her zamanki gibi almadı… Bu dünyanın ne ilk ne de son böyle felaketler yaşayışı… Bilirsiniz insanlar cenazelerde bir silkelenirler… Hastaları varsa, ambulans sesiyle irkilirler uzun süre.. Cenazeleri olmuşsa, habire cenaze arabaları gözlerine takılır… Bebekleri olmuşsa da bebeklilerin öyküleri içinde buluverirler kendilerini… Yani yaşadığımız frekansa ne denk geliyor ise, onu çekiyoruz düşüncesindeyim…
Kabuğuma çekilmeyi seçerken ki yukarıda aslında farklı noktalarda koşturduğumu açıkladım, birçok meslektaşım, canlı yayınlarla takipçilerine ulaşmayı yeğlediler… Bu arada instagramda daimterapi sayfamı takip ediyorsanız, fırsat buldukça olabildiğince akışta paylaşımlarla yetindiğimi fark etmişsinizdir. Bazı tanıdıklarım niye sen de böyle canlı yayınlar yapmıyorsun diye sordular, yap lütfen diyenler de oldu…
Sadece içbilişim şöyle diyordu, bırak mümkün olduğunca bu zamanı dinlenmeye ayır, çünkü bitince çok çok yoğun bir tempoya hazırlanmalısın… Sizlere kaygının, korkunun olmadığı bir dünya vaad edemem… Sadece hepimiz kendimiz ne kadar dingin olursak, çevremize o denli katkıda bulunabileceğimizi hatırlatabilirim. Gerisi… Gerisi size kalmış… Sağlık, sevgi, huzur içinde günlerin artmasına niyetle..

 5 mayıs 2020 tarihinde boluolay gazetesinde yayınlanmıştır.