20 Ağustos 2014 Çarşamba

meli..malı..

''Ben bir işte nasıl başarılı olunacağını düşünmem.Engelleri kaldırdım mı işler kendiliğinden yürür'' demiş Sayın Atamız.
Hayatta ya tozu dumana katarsın ya da tozu dumanı yutarsın..
Her dem ..insanoğlu konuşmayı,yazmayı keşfettiğinden beri ne sözler söylenmiştir..de..bir de o sözleri insanların nasıl anladığı önemlidir..
İşte o yüzden ben söylemlerimden siz de anladıklarınızdan sorumlusunuz deyişi en favorimdir..
Neye rağmen?Kime rağmen? Kişilerin birbirni ezip başarılı olma yarışında olmalarına biraz garip bakıyorum.herkes kendiyle yarışsa daha sağlıklı bir toplum oluşacağına inancım tam.Her birimiz kendimiz ve çevremiz için bir değerizdir..Buna rağmen hedefleri uğruna birilerini harcamaları gerektiği inancında,hırslara mağlup,korkularla sıkıştırılmış kişi,kendinden nasıl ödünler verir? Huzuru nerede kaybettiğini farkettiğinde geri dönüşler daha zorludur..yola devam der o yüzden insanoğlu,hep aç hep kana susamıştır sanki..Bir de bunun ticaretini yapıp,klonlanmış insan ırkı oluşturmaya bilmeden katkı sağlama yolunda olanlar var..Adına öyle cezbedici isimler koyuyorlar ki,insanlar kendi içlerindekini aramak yerine başkalarının içlerinden çıkana tapar hale geliyorlar.
Engelleri kaldırmaktan söz eden Atamızın bakış açısının çeyreğine dahi ulaşamayacakları gibi,o dönemde belli bir harekete istinaden kullanılmış bir sözü getirip,copy past halinde size bugünün koşullarında kullanmanızı öneriyorlar..Bir işte nasıl başarılı olunacağını düşünüyorsanız,bu kurtlar sofrasında kendinize pay arayışındasınız..Kendinizi en iyi ne yaparken mutlu ve tatmin olmuş hissedeceğinizi düşlüyorsanız,o yöne doğru sizi sürükleyecek zincirleme olaylar gelişecektir. bu yüzden yok etmeye değil var etmeye kanalize olmanız kafi..
içsel mutluluğunuz en önce gelmelidir..Tüm bilgiler size başarılı olursanız mutlu olursunuz,başarısızlık mutsuzluk getirir der.Ben şöyle bir öneride bulunmak istiyorum..Elbet karar sizin..Sadece deneyin..Her gün sık sık sizi mutlu ettiğini düşündüğünüz işi sanki o işe sahipmişsiniz gibi düşleyin,eşi,arabayı,evi,bedeninizi..Ardından sahip olmadığınız gerçeğine dönüp motivasyonunuzu bozmayın..Çünkü farkettiğim zihnimiz alışageldiği olumsuz kodlamalara dönmeye pek meraklı..Kendinize sürekli telkin verin..En basitinden başlayın..harika bir şekilde nefes alıp verebiliyorum.
Şimdii esas konu,bizi strese,depresyona sokan onca konu var iken,biz böyle yapınları hayatımıza nasıl kodlayıp,nasıl daha iyi hissetmeyi başaracağız?
meli,malı kısmını hepimiz fazlasıyla okuyor,dinliyoruz da bunları içselleştirmenin formülü nedir?
Birincisi küçük adımlarla başlamak,her geri kalışımızda,bunu da deneyimlemeye izin verip,tekrar yeniden yola devam etmek gerekiyor.inanmasak ta,her sabah uyandığımız andan itibaren olumlamaları sık sık mümkünse ayna önünde kendi gözlerimizin içine bakarak tekrarlamayı sürdürmeliyiz.Ne zamana dek? Önce 21 gün,sonra 1 hafta ara,sonra yine 21 gün daha sonra yine bir hafta ara ve bir 21 gün daha.Devamında haftada 3 ,sonra hafata bir ve ihtiyaç hissettikçe yine yeniden en baştan bıkmadan içimizde birikmiş farkında olmadıüımız ve farkettiklerimizi bir bir düzene sokmak..Akaşik kayıtlar gibi..Kitaplığın tozunu alıp,her kitabı konusuna göre sınıflandırarak ve içlerinde bizi aşağı çeken kayıtları/yazılımları yeniden yapılandırarak..Sihirli bir değnek ne yazık ki yok,her ermek istediğimiz nokta için ayrı ayrı bu çalışmaları tekrarlamak durumundayız.her defasında bir konuyu ele almak başarıyı daha kıza zamanda elde etmemizi sağlar,ve ne yazık ki odağımızı tek bir konuya yoğunlaştırabilmemizi engelleyen bir düzen içinde yaşadığımız ve bir dağa kaçabilme şansımız da pek olmadığından ciddi anlamda sabırlı,sebatkar olmaya özen göstermeliyiz.













13 Ağustos 2014 Çarşamba

hey gidi günler...

bizler her 19 mayıs Heybeliye gider ve denize girerdik..Kmimiz ailelerinden gizli..Kimimiz ağaçlar arası sevgilisiyle sarmaş dolaş..insanlar hep en çok eğlendikleri zamanları daha mı az hatırlar ne :) Dün oğlumla,Heybeli'deydik yine..Artık 19 mayıslarda denize koşmalarım çook gerilerde kaldı :)iş güç arası kaçamak oldu tam da oğlumun yaş günü ertesine denk geldi..Ah genç bir delikanlı :) Saç sakal..İlk kez oğluma bana lütfen daha sık anne de dedim..İnsanlar oğlum olduğuna inanamadılar.E şimdi bence alemin yanlış anlaması önemli değil de delikanlı çocuk durduk yerde...
Sabah Bostancı'dan motorla Heybeli'ye geçtik,sonra yine motorla plaja..Sabah sakinliğinde deniz eşsiz güzellikte,plajdaki müzik bile güzel geliyor,tatil gibi..Birlikte tavla oynadık,bira içtik..Tabii hala emanet kasa veya şemsiyede kilitli kutulu sehpa filan olmadığından nöbetleşe girebildik denize..Eh artık,malum kredi kartları,cüzdan evde bıraksan ya lazım olursa stresi yaşamak var aman Allah korusun bir de ya eve hırsız girerse korkusu..
Reklama girmesin diye ismini vermiyorum ya plajın..Zaten kaç taneler tahmin edersiniz :) Geçen sene denizde ağ vardı yosunlar plajı bozmasın diye bu yıl kaldırmışlar,herhalde balıklar için tehlike arz ediyordu diye düşündüm.. Sonra geçen sene,öyle tesettür mayolu gelenler yoktu.Malum laik geçinen kesim pek haz etmez çevrede pijamalı gibi gezenleri görünce.Ben hangi kesimden miyim ? 
Geçen uyumsuzlar diye bir film izledim..İnsanları kategorize ediyorlar ve herhangi birine ıı ııh diyenleri de,uyumsuz ilan ediyorlardı..İşte ben o uyumsuzlardanım :)
Eminim herkes için için,biraz uyumsuzluk taşır..Diyorum ki dileyen dilediği gibi giyinsin.Kimse diğerini yargılamasın olur mu ?
geçen oğlumun bi arkadaşı sıcaktan bunalmış, sırf pantalonla minibüse binmeye kalkmış :) Sürücü üstsüz almıyoruz demiş :))Neyse ki çocuk halka açık mekan da usulsüz giyinmekten tutuklanmamış..Olur mu olur :)
ben olsam haksızlık bu erkekler bunu yapabiliyorsa kadınlar da yapabilmeli deyip bluzu çıkarabilirdim :) ruh ve sinir hastalıklarında boş yer varsa lütfen bayanı...:)
Ada'da şemsiyelerin gölgesinde,kâh 50 kâh 15 faktörlük güneş spreylerimizle extra korunarak şezlonglarımızda uzanıp tembellik ettik,ara ara kitap okuduk..
patates kızartmalarımızı yedik..bu arada birayı utanmaz biçimde 12 liraya satıyorlar,bari 15 e satın da en azından lütfen buz gibi soğuk getirin..Neyse akşam oldu,dönüş motor saatine göre hazırlandık,aa bi de ne görelim,motor saatinden önce gidiyor..bekle dur bi yarım saat sonrakini..Neyse keyfimiz yerinde gerilmedik..Adadan dönmeden,midyelerimizi yedik ohh buz gibi biralarımızla..gel keyfim gel..Sonra artık deniz,güneş,rüzgarla sersemlemiş atladıkl bi taksiye dönüverdik evimize..nasıl sakin,nasıl huzurlu bir gündü,yaradanıma şükürler olsun..Sık sık yapamasak ta ayda bir bile olsa bunu yapabilmek müthiş bir zenginlik.Bu sene iki kez denize girebildim diye bile mutlu olmayı öğrenmişim sonunda :)
Hatta öyle ki,aynı gün 3 kez yüzdüğüm için 6 kere denize girebildiğimi bile ayrıcalık sayıyorum.
Bunu yapamayan nice insan var,kiminin bütçesi yetmiyor,kimi için günah belki,kimi zengin ama sağlığı yüzünden kıpırdayamıyor..
Rabbimizin bizlere sunduklarını gördükçe,bi sorun oluşup şikayet ettiğim hallerimden mahcup oluyorum..
Az önce kedimizpati,pencerede sinekliği açınca sivrisinekler tarafından ısırıldııım diye isyanlardaydım :)
Açıkçası o sivrisineğin ısırışını hissetmeyi dahi yaşadığımızın kanıtı saymamız gerek,farkında olabildiğimiz..hissedebildiğimiz için..binlerce kez şükürler olsun..























kahverengi dallardan yeşil yapraklar çıkabildiğine göre masalları..

Ümidinizi yitirmeyi elbette ama oturup bekleyerek dilekleri gerçekleştirmek,acıkınca dolabın kapağını açmadan,yemek sipariş etmeden,pişirmeden,servis etmeden,edilmeden doymak gibi olur :)
-Arkadaş açım!
-Neye?
-Sevgi,ilgi,şevkat görmeye!
-peki sen gösteriyor musun?
-Yok ya niye ben göstericekmişim? O göstersin!
-Hadi ya! Sen altın kaplama mısın?

içimiz ben diye yanıyorken,ben mutlu edilmeliyim,anlaşılmıyorumlarla kendimizi kandırırken daha çok aşk romanları yazılır,kapış kapış satılır.

Doğru diyenleri dokuz köyden kovmalara devam!..

-arkadaş seviyorum!
-hadi ya! ne güzel!
-yok be ..nesi güzel..karşılıksız!..
-anacım sevginin kendi güzel..bi anlasanız!..
-iyi de karşılıklı olsa daha güzel değil mi ?
-sen de..bulmuşsun sev..bırak oluyorsa senindir olmuyorsa kiminse sanane..
-bi dakka ..bi dakka..ne demek senindir? kim kimin olabilir? herkes önce kendini sevsin oynamayın yahu!
-ya bize öğretilen bu sever ve sevilirsin.
-haha sevdiğin ve seni seven aynı olacak mı dedilerdi sana? Güzel arkadaşım,nasıl kendin temiz olmak için duş alıyorsan,nasıl acıkınca kendi karnını doyuruyorsan,işte aynen o şekilde sevginin hissettirdiklerini de kendin yaşayabileceksen seveceksin.bunu çözmem zaman aldı ancak çözünce o hissi deneyimleyebildiğim için şükreden oldum,sevdiğim kişi beni yerden yere öteleyenmiş,beni sevmemişmiş umurumda olmaktan çıkıverdi ve sevginin yükselişini deneyimleyince,sürekli hazda yaşamak hem canımı yaktı hem de keyf verdi.Cidden yaşamak bu..Yoksa öyle sıradan al gülüm ver gülüm olayı ile daha çook zaman yiter gider de sonra bi anda dank eder.Bırak be arkadaşım seviyorsan sevebildiğin için şükret.O duyguyu her insan içselleştiremediği için,sana sunulan armağanı farket.
-ohoo sen de epey uçtun vallahi..
-şimdi öyle diyorsun..yaşa bir gün hatırlarsın söylediklerimi ve boşa hırpalamışım kendimi dersin...yok yok sakın öyle deme çünkü tam o zaman tekamül başlıyor ...
-ne tekamülü yahu? banane tekamülden!sevgilim olsun ben onu seveyim o beni sevsin ve mutlu olalım istiyorum işte bu kadar basiiit.
-sen de haklısın elbet..uçtum di mi ? ee ağaçları farkettin mi ?
-hıı! ağaçları mı ?
-ağaçlar hiç bıkmadan her mevsim kâh yapraklarla coşar,sararır,solar,döker sonra yine çiçekler,kuş cıvıltıları..
-ne diyosun ? sen içkiyi kaçırdın..arkadaşlar bu ne kullanıyor?
-mis gibi havayı soludun mu?ciğerlerine taa dibine dek çektin mi havayı? sonra nefes alıp vermelerinle oynaştın mı?
-ya kardeşim alın şu adamı başımdan..töbe tövbee..
-Bu sohbet te mi sarmadı seni ? afedersin..Maç kaç kaç?


















10 Ağustos 2014 Pazar

sanki biz seçiyormuşuz gibi..

Korkmayın seçim yazısı değil :) Ancak seçimler siyasi de olsa insanidir bir nebze değil mi ?
Gözümüzden akan yaştan dolunaya kadar her oluşum hatta her yaratılış insani olmak üzere düzenlenmiştir..
Zihnimiz kendi kaosunda duygular ve fikirler üretedursun..Şu pek beğenmediğimiz,çokça burun kıvırdığımız diğerlerimizle bir arada yaşama mecburiyetindeyiz taa ki kapımızı kapaya dek :) En azından öyle sanırız..
Hayata gözlerimizi açtığımız andan yumduğumuz ana dek,bir dolu ıvır zıvırla doldurulur beyinlerimiz ve bazılarını doğru beller hatta hayatımız için vazgeçilmez sanırız.
Sonra kendimizde neyi değiştirmemiz gerektiği sıkça tekrarlarla yüzümüze vurulur,hatta ne yanlarımızı törpülememiz gerektiği veya neye göre yaşamalıyıza kadar bir dolu uzman tarafından söylenilenleri yutarız,taklit eder ve uygularız.Bir gün aniden dank eder! Tüm bu uzmanlar da bizler gibi birer insandır.Üstelik bedenen, esasında hepimiz hayvani ihtiyaçlarla donanmışızdır.Acıkırız,beslenir,dışkılarız,çiftleşir ve üreriz.Mevsimlerden,denizin,ayın ve güneşin durumlarından etkileniriz.Sonra insani vahşet başlar..Öfkeleniriz,kıskanırız,üzülürüz,saflığın dışına taşmışızdır.menfaatler,bencilce,kendini ispatlamalar,anlamsız teslimiyetler ve dostlar boşa kürek çekeriz.Hepsi öldüğümüzde biter.Bir sanat eseri ile ölümümüzden sonra anılmanın bize nasıl bir faydası olabilir?Nasıl bir ego ben öldükten sonra da eserlerime hayranlık duyacaklar diye övünebilir? 
Peki ruhumda barış barış duaları varken ufacık bir durum karşısında nasıl kızabiliyorum? nedir bendeki bene saygısız ve dürüstlükten uzak tutan ?
Sevgili dostlar lütfen bir derin nefes alalım,bizler su ve nefesle yaşamımızı kaliteli hale getirebiliriz.daha az kızar daha çok gülümseyebiliriz. Üstelik su bedenimizin hem iç hem de dış temizliğini yaperken,nefesle kendimizde mucizeler oluşturabiliyoruz.yeniden doğmak gibi,yaşlanmayı durdurmak ve hatta geriletmek gibi, günden güne daha da sağlıklı hissedebiliyoruz.
Bana inanmanıza gerek yok,sadece 21 gün bedeniniz için gerekli miktar su için ve doğru nefes almayı sürdürmeye gayret edin.Sonrasında sizin için vazgeçilmeyecek olana dek tekrar tekrar farkındalığınızı geliştirin.Bunları yapmak  ne maddi ne manevi herhangi bir bedel ödemenizi gerektirmiyor.
Suyunuzu içerken ve nefes alırken, şifa niyetiyle demeniz kafi.Aman dikkat ! Yakında bunları da paketleyip satabilirler :)
Her sağlıklı kişi,sağlığını koruma adına,haftada bir masaj seansı,haftada bir yoga,haftada bir yüzme yapamayabilir.
Ben seanslarımda, kişilerin kendi kendilerine uygulayabilecekleri kolaylıkta bazı öneriler sunuyorum ki kişiler kendileriyle sevgi içinde ilgilendiklerinde neleri daha iyi hale getirebileceklerini farkedebilsin ve yapabilsinler.
Kentteki evliya ben miyim ? pek sanmıyorum..İşimi çok severek yapan biriyim,kendim de,bir noktadan sonra,benden daha iyi bilenlerden medet umuyorum :) İşte hepimizde olan,tembellik bende de var..Şımartılmak,şevkat görmek,değerli hissettirilmek hepimizin ihtiyacıdır.Ancak biz kendimiz için bir şeyler yaptığımız takdirde,diğerleri nezdinde değerli oluyoruz.Köşemizde keşfedilmeyi bekleyerek,değer bulmamız mümkün değil.Dolayısıyla,bu vahşi ormanda,bizler de birer kral olmak durumundayız.Kendi krallığımızı kurmak durumundayız.Çıkıp ben kralım diye haykırarak ta olmuyor tabii,mahiyetimiz olmalı :) Kral ilan edilmeye değer olduğumuzu kanıtlamalıyız. Eh hal böyle olunca,tüm o ulvi,ruhani güzel duygulara erişmek için,çakıllı,tozlu topraklı,çamurlu yolları aşıp asfalta erişmek için mücadele etmemiz gerekiyor.
Bu arada en başta,emeklemelerimiz öncesi,anne karnına düştüğümüz andan itibaren deneyimlediğimiz her şey altüst oluveriyor.
Açıkçası hepimiz dönem dönem ,doğru ve yanlışlar konusunda bilgilerimizi değiştirmek durumunda kalmışızdır.üstelik öyle inat etmişizdir,doğru bildiğimiz yanlışlara tutunmaya...
Şimdi salıvermek zamanıdır..Sizi güvende tuttuğunu düşündükleriniz aslında sizin siz olmanız önünde birer engel.
Nefes alın ve nefes verirken salıverin size gerekmeyenleri,özgürleştirdikçe özünüz de özgürleşecek ve kendinizi bulacaksınız.Korkmayın varacağınız yer olmaktan memnun olacağınız yerdir.



















3 Ağustos 2014 Pazar

hayat..yarısı dolu yarısı boş bir bardak misali..

Hayatta karamsarlığı azaltmanın yolu güzellikleri çevremizle paylaşmakla başlar..Kendinizi yeterli,değerli ve başarılı görmenizin anahtarı,önce içinizde keşfettiklerinizle çevrenizde çoğaltabildiklerinizdedir.
Herhangi bir olumsuz durumda,motivasyonunuz düştüğünde,lütfen anımsayın ki olumsuzluklar da olumluluklarda yaşamınızda sadece geçici bir süreç teşkil eder..
Her durumda,bundan öğrenmem gereken ,farketmem gereken nedir ve ne ders çıkarmalıyım tarzı sorular sorarak kendinizi,dışarıdan izleyin.
Bunu böyle söylemek kolay :) peki gerçekleştirmek nasıl mümkün ? bundan daha iyi nasıl olabilir?
İşte psikologlar,yaşam koçları ve kişisel gelişim uzmanları ;bizlere destek olabilmek adına bu konularda çalışmaktalar. Yakın çevremizde aile,dostlar bizleri dinlese de,ya pek üstün körü dinler veya bize akıl vermeye kalkışır veya yargılayıcı davranırlar.
Profesyonel destek;sizi yargılamaz,size doğru soruları sorar ve yanıtı kendi içinizde bulmanız için ışık tutar.Eleştirilme çekincesi olmaksızın derdinizi anlatabiliyor olmanız dahi sizi çözüme daha o anda yaklaştırmayı başaracaktır.Bu yüzden günlük tutmanız önerilir,o an ki koşullarda yazdıklarınızı,daha sonra okuduğunuzda,kendinizi daha iyi tanıma ve kendinizi yönlendirme potansiyelinizi geliştirmeniz için oldukça faydalıdır.
Elbet bizler dinlenilmeye ihtiyaç duyarız,birey olarak kabul görmemiz de,gelişimimiz için başka bir ihtiyacımızdır.Esas olan şayet biz kendimizi,birey olarak onaylamış isek zaten çevremizden hoşlanmadığımız eleştirilere maruz kaldığımızda,duygularımızı katmadan, bunun sebebi ne olabilir diye irdeleriz.Bazen bize yöneltilen okların esas hedefi olmayabileceğimizi her zaman anımsamakta yarar var. Kişiler sizi o anki ruh hallerine göre değerlendirebilir,acımasızca eleştirebilir hatta aşağılayıp,hakaret edebilirler.Tüm bunlar sizin değerinizi düşürmeyecektir,belki karşınızdaki kişi sonrasında pişmanlıkla özür bile dileyecektir,ancak siz bir kez incinmişlikle,bu anıyı taşımayı sürdürebileceksiniz.İşte sırf gereksiz yük taşımamak için,bu tür hallerde,lütfen içselleştirmeyin ve izleyici kalın.Kendiniz de olaydan öğrenmeniz gerekene odaklanın.
Örneğin,kendi sorununuzdan bahsetmeniz karşı tarafın doğru zamanına denk mi gelmedi gibi suçluluk hislerinden uzak durup,kişinin belki de sorununuzu paylaşmak için doğru kişi olup olmadığına bakın.
Her birey kendinden sorumludur.karşınızdakini dinleyemeyeceğiniz bir sırada,size kendi derdini anlatan birine siz şu an bunları dinlemek istemiyorum diyebileceğiniz gibi tersleyerek bunları dinlemeye mecbur muyum demeyi de yeğleyebilirsiniz...İşte bu karşınızdaki ile iletişiminizin devamına verdiğiniz değer ve sizin kendinizin iletişim konusunda ne kadar ego sahibi olduğunuzdan tutun da,kendinize saygınıza kadar bir çok noktayı berrak göreceğiniz anlardır.
Sanırım sorunları içselleştirmeden,bizim sorunumuz yapmadan önce, dışardan bakabilmek hatta dışında kalabilmeyi öğrenmek gerekiyor. Bu sorunu kendi başıma çözebilir miyim,çevremle paylaşmamın ne yararı olur,profesyonel yardım almalı mıyım soruları ile sorunun size aidiyetini bertaraf ederseniz.Daha objektif bir yaklaşım yakalayabilirsiniz..
Biz hayatın hem içinde hem dışındayız..Bazen hayatın ta kendisiyiz..Bazen hayat bize rağmen akıyor.. Takılı kaldığımız konu veya kişiler,bizim zamanımızı çalıp,bizim enerjimizle besleniyorlar mı? Biz neye önem verirsek,onu büyütürüz..Kendimize öncelik vermek,kendimizi geliştirmemiz için gereklidir.Elbette bunu kimsenin gözüne sokarak ben önemliyim sen beni önemsemiyorsun tarzı sitemlerin işe yaramayacağını tahmin edersiniz. Siz kendiniz için doğru seçimlerde olduğunuz kadar çevrenizde saygın ve değerli görüleceğinizi zaten farkedeceksinizdir.Bu arada nadir de olsa,sırf sizi baltalamakla kendini daha üstün görecek veya sizin motivasyonunuz düşüp yanlış yaptığınızda,hah zaten sen bu kadarcıksın diyebilmenin keyfi için saçmalayanlara denk geleceksinizdir.Siz kendi irdelemelerinizi yapıp kendinizden kuşku duymadığınız sürece yolunuzda kalın..Bardağın boş tarafını da dolu tarafını da görebildiğiniz gibi,hayatınızdaki olumsuzluklarda kaybolmayıp,güzelliklerle de kendinizi kandırmayın.Olanın farkındalığında, gerçekçi yaşayın.Başaramadığınızı ve yine başaramayacağınızı söyleyenlere inat,.Başaramadığınız her ne ise başarmak için zihniniz yeni bir yol bulacaktır..Pes etmeyin..

























2 Ağustos 2014 Cumartesi

Geçmişi uğurlamak..

İstediğiniz bir şey varsa olmasına 5 dakika kala pes etmeyin..Bu yüzden size takıntılı demelerine aldırmayın..Aslında dış sesleri dileyin elbet ancak iç sesinizi bastıracak,susturacak hale gelmelerine de izin vermeyin.
Bunun dışında,geçmişte yaşanmışlıklar sizin bugün kü siz olmanıza katkıları olduğundan,her daim saygı duyun geçmişinizde rol oynayan insan ve olaylara..hatta teşekkür edin,sizi incitenleri de buna dahil edin,hayata bakışınızın değişmesinde,gelişmesinde oynadıkları rol için hatta teşekkür edin.
Ve...salıverin..bir derin nefes alın ve daha da derin bir nefesle yolcu edin her birini tek tek..
Bizlerin en zorlandığımız belki de bizi biz yapan anılarımız ve mutlu hislerimizden ziyade,yaşanılmış travma addedilen duygu ve sistemimizi alt üst eden olay ve kişilerdir..Onları bir türlü sindiremeyiz ve bir  türlü atamayız içimizden..Bize yük olurlar..Sonra bir gün fark ederiz..Niye taşıyorum ki bu kadar lüzumsuzluğu üzerimde deriz..Sahi niye yapışırız? Bizden beslenmeyi sürdürmelerine niçin izin veririz? Aslında bizden beslendiklerini fark ettiğimiz anda,daha bir rahat salıveririz..
Sakin bir köşeye,rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortama çekilin. Tarih veya önem sıralamanıza göre,film şeridi gibi,hayatınıza girmesine izin verdiğiniz hatta zorla dahil ettiğiniz olay ve kişileri,yaşanmışlıkları anımsayın,kendinizi izleyin hem içinde yaşarken hisleriniz, hem de şimdi anımsarken ki sizi gözlemleyin.
Neler hissettiriyor? Tekrar tekrar canınızı yakan olaylar ve kişiler hala oradalar mı? Listenizi yapın..Her gün birer birer olay veya kişileri önce kendi tutumlarınız için sonra durumlar ve size acı veren her birey için af çıkartın.Kendimi böyle bir durum yaşamama izin verdiğim için affediyorum..Bu olayda falanca kişiyi ve tutumunu affediyorum...benzeri cümleler biraz zorlansanız da tekrarladıkça taa ki içten hafiflediğinizi hissedene dek tekrarladıkça başaracaksınız.
Bu affı bütünün ve özellikle kendi hayrım için gerçekleştiriyorum. rabbim bana bunları bir şeyler göstermek ve öğretmek için yolladığı için de ayrıca teşekkür ediyorum..Bundaki hayrı görmemi,farketmemi sağlayacak işaretleri kolaylıkla algılayabilmeyi seçiyorum..
Geçmişi sevgiyle uğurluyorum..Geleceğime yer açıyorum..geleceğim geçmişimden tamamen bağımısız olacaktır.Eski kırgınlıklar eskide kaldı.Yeni hayat deneyimlerim ben izin verdiğim kadar hayatımmda yer alacak ve hayatıma sonsuz bir güzellik katacaktır.Şimdiden hayatım daha da güzelleşmeye başladı bile..
Masal gibi geldiyse size :) Denemekle ne kaybedersiniz? Her gün,21 günü tamamlayana dek, günde 10 dakikanızı bu şekilde kendinize ayırdıkça,farkındalık geliştirecek,hayata daha farklı pencerelerden bakabileceksiniz..Üstelik 21 gün sonunda artık, bu on dakikalar için gün bitsin de kendimle kalayım diye dört gözle bekleyeceğiniz muhakkak..Hem gece daha rahat uyuyabilecek hem de ertesi sabah,güne daha şevkle başlayabileceksiniz.
Bir çoğunuz güne sporla başlayamadığınız için veya o gün tatlıyı kaçırdığınız için suçluluk duyarsınız..Eskiden ben de öyleydim..Şimdi hayatımda her hareketimin hatta öncelikle doğru nefes alıp vermememin dahi,hayatımı güzelleştirmesine şükrediyorum.mesele ne yapıp yapmadığınızdan ziyade nasıl yaptığınızdır..
Misafir ardından bırakın salon dağınık kalsın,bulaşık makinesini ertesi gün de boşaltsanız olur..Evde yemek yapmak derdiyle koşturmayın,kahvaltı ediverin bir öğün de ne çıkar?!.. kendiniz için güleceğiniz ve evet gülmekten gözleriniz yaşaracak eğlenceli bir şeyler yapın.. 
Üzülünce hıçkıra hıçkıra ağlayın..Gözyaşları zayıflık değildir,aksine sizi şifalandıracak ve daha da güçlendirecektir..
Aynaya bakarken sanki sevgilinizin gözlerine bakarcasına aşkla bakın kendinize,hatta sık sık konuşun seni seviyorum deyin aynadaki aksinize..Ve keyifli anlarınızı çoğaltın,kendinize çiçek alın size birinin almasını bekleyeceğinize...Bir kahve ısmarlayın en aceleyle yetişmenizin gereken randevunuza geç kalma pahasına..
En kıyamadığınız elbisenizden vazgeçin,aidiyet hissini terk edin,en sevdiğiniz takımın üzeri bırakın leke olsun,lekelediğiniz için üzülmeyin,kullanabildiğiniz için sevinin..
Mevkii sahibi olmak önemlidir,sizi toplumda saygın kılar..para kazanmak ta önemlidir,alım gücü güvendir..Peki nice çok yüksek gelir sahibi kişiler,her şeylerini terk eder bir dağ köyüne veya sahil kasabasına yerleşir ? haklısınız,onların tuzu kuru.. :) kaybetme korkusu olmadığında bakın görün sizler de onlar gibi olacaksınız..Korkmayın olandaki hayrı görmeye bakın..bakış açılarımızda sınırlandırmaya başlamamız çevremizle oluşsa da devamında sınır üstüne sınırları biz kendimiz sağlamlaştırıyoruz..çerçevelerden çıktıkça resmin tamamını görebilmemiz mümkün..yeni yollar keşfetmemiz de..





















oldum dememek..

Kilolu bir psikolog,öfke kontrolü semineri verişinin ardından,yolcu salonunda hassas tartıyı görüp,kendini kimsenin tanımadığı bir yerde olmanın rahatlığıyla tartılmaya karar verir.Tartının amâlara özel olduğunu farketmez,sesli biçimde seksen ..80.. tüm salon adeta yankılanır.psikolog,önce tartıya vurur ve bir köşede  ağlar, sonra bir de hassas yazıyor üstünde diye tartıya sitem eder.
Mesleğimiz gereği,diğerlerine yönderlik etme gayretimiz,işte böyle küçük bir can yakılmasına dahi yenik düşmeye hazırdır.
Hoponopono,kendi içimizde çözümleyebildiklerimiz oranında çevremizde de iyileştirme gerçekleştirmenin mümkün olduğunu kanıtlamıştır.
Artık tamım,kendimde tüm birikimlerimden arındım dediğimiz anda öytle bir sürprizle karşılaşırız ki,yine yeniden içsel çalışmaları sürdürmemiz gerektiğini fark ederiz.
Bu süreçlere takılmamızda,en büyük yanılgımız,öğrendiklerimizi uygulayabildik ve kafi dememizdir.
Hepimiz insanız,elbette her birimizin çok fazla geçmişten taşıdığımız izler mevcut. Farkındalıkla çözebildiğklerimizi zannettiklerimiz yanında daha derinlerde hala su yüzüne çıkmayı bekleyen nice temizlenmeyi bekleyen durumlar söz konusu.
Bu ne yazık ki,kimilerimiz için epey çetrefelli bir yol çünkü her bir başkasına yardımcı olmak için yola çıkışımız aynı zamanda kendi içimize de bakmamız gerektiğinin göstergesi.
Bazılarına tuhaf gelen bir hal yaşarım zaman zaman..Bir kleanterle çalışma öncesinde,kendimde değişik arazlar hissederim.Zihnimi kurcalar,niçin bu tür bir tutum veya hisse kapıldım ? Niçin hiç yokken birden böyle bir ağrı oluştu diye..
Sonrasında,çalışma esnasında danışanımın aynı sorundan müzdarip olduğunu farkederim.İlk zamanlar oldukça sihirli gibi görünüyordu.Ermişlere filan mı karışıyorum diye kendimle dalga geçtiğim dahi oldu..
Tüm insanlığın bir şekilde birbirine bağlı zincir halkası gibi olduğumuza dair bazı bilimsel çalışmalara rast geldikçe,bunu odağım dolayısıyla zihnimin ipucu vermesi olarak algılamaya başladım. Bu özel bir yetenek değil,sadece her ne ile ilgiliyseniz, o yönde sinyaller alıyorsunuz. Farkındalığınız ile algıladığınıza rastgeliyorsunuz.Bazen egonuzla yanılgılara düşmek mümkünse de,bu da tekamülün bir parçası.
Her sabah güne gülümseyerek başlayalım diye bir dolu olumlamalar paylaşırız ya,ben de puzzle'ın hangi parçasında sıra diyorum.bugün neler öğrenmeme vesile olacak,nelerin çözümlenmesinde rol oynayacağım,bugün bana neler katacak ve gece uyumak üzereyken günüm gözlerimden film şeridi gibi akıyor,bazen yaşlarla ferahlık geliyor,evet olmam gerekeni oldum,yapmam gerekenleri yaptım,yastığa vicdanım rahat başımı koyabilmek,uykularımı daha da nitelikli hale getiriyor. Bu arada hoşuma gitmeyen,üzüldüğüm durum ve tutumlara karşı daha gözlemci yaklaşabilmeyi öğrenme yolunda olduğumu farkediyor, kendimi daha çok seviyor ve onaylıyorum.Eskisi gibi biriktirmek yerine,özgürleştiriyorum hem kendimi hem çevremi..sevgiyle..