Hayatı seçin…
Boluolay.comgazetesinde ve web sitesinde yayınlanmıştır
Kadınlar gününü geçtik, birçok kadının kadın olma kavramı eşleri, çocukları, ebeveynleri ve toplumun koşullandırmalarıyla sınırlı yaşamakta olduğu dünyamızda; körler sağırlar birbirini ağırlar olmaktan çıkıp birbirimize nasıl farkındalık katabiliriz?
Toplumda erkek ve kadın ayrıdır. Bedenen, zihnen ve ruhen farklı olmanın ötesinde bir ayrılıktır iliklerimize kadar kazınan… Sahiden de böyle midir? Anne karnındayken daha çocuğun erkek olmasını uman, kız doğunca matem havası yaşanılan aileler daha doğmadan, bebeğin dünyaya bakışını koşullandırmaya başlamıyor mu? Erkek ağlamaz, erkek güçlüdür, erkek evin reisidir benzeri kavramlarla doğallıktan uzaklaştırılıp, duygularını ifade etmeyi zayıflık zanneden, kendi oluş yolculuğu önüne kalıplar yerleştirilmiyor mu?
En modern görünen toplumlarda dahi; kız çocuklarına pembe, lila odalar veya bebeklerle dolu odalar hazırlanırken; erkek çocuklarına maviler, oyuncak arabalar, toplar alınmıyor mu?
Her ebeveyn ailesinde bulamadıklarını, çocukları yaşayabilsin diye onların farklı kişiler olduklarını değil sanki kendi uzantılarıymışçasına, olamadıkları herşeyi oldurmak adına bir çabada değil mi?
Yeni nesiller biraz daha mı isyankar? Not ortalamaları sizlerin hayalinizdeki okullara girmeye yetersiz mi? Haydi biraz daha zorlayın ki sizin onlar için kendi arzularınız doğrultusunda okullara kapağı atabilmeyi başarsınlar, başarsınlar ki siz de etrafta benim aslan oğlum, benim güzel kızım şurayı kazandı bunu oldu diye böbürlenerek gezin. Vazifesini başarmış, kendi üst versiyonunu yaratabilmiş insanlardan oluverin.
Sizce hayat bu mudur? Veya kendiniz için hayal kurmak ve o hayale ermek için küçük adımlar atmak mıdır? Çünkü sizler bu küçük adımları atabildikçe, çocuklarınıza cesaret aşılayabileceksiniz. Onlar da kendi hayalleri için küçük adımlar atmak üzere sizleri örnek alacaklardır.
Kişi ev kadını olabilir, eşi türlü sebeplerden çalışmanızı istemediği için, çocukları yetiştirmek üzere evde yaşamayı seçmiş te olabilir. Bir kadın her koşulda üretkendir, ancak koşullara ayak uyduruş sürecinde, gezerek, alışverişle, içindeki boşluğu doldurmaya çalışıyor olabilir. Halbuki süreci; farklı kurslara katılarak, değişik kitaplar okuyarak kendini geliştirmeye ve kendine en yakın ilgi alanlarını, yeteneklerini keşfedip geliştirme yolculuğuna çıkmak üzere bir fırsat olarak değerlendirmesi de mümkündür.
Her adımda ailesinin veya eşinin onayı veya hayırlarıyla karşılaşan kadınlar için ise; sihirli bir çıkıştan ziyade, adım adım hem kendilerini keşif ve ilerleme yolculuğu, hem de etraflarını bu yolculuklarına onay veren mümkünse destek olan bakış açısına getirebilmenin sorumluluğu beklemektedir.
Kimileri için hayat altın tepside sunulmuş görünse de; gerçek olan asla görünen değildir. Görünenin ötesini fark edebilmek ve başkaları yerine kendi yaşam yolculuğunda varmak istediği noktanın hayalini kurabilmek önemlidir.
Çocuğunuz kedi istiyordur, komşunun kızının köpeği, bir diğerini kedisi olabilir. Sizin belki alerjiniz vardır, o zaman çocuğunuza hayır demek yerine; alternatif sunmak nasıl olur? Belki bir akvaryum? Bir muhabbet kuşu hatta bir hamster?
Eşiniz çalışmanızı mı istemiyor? Sebebi ben eşini çalışıyor dedirtmem mi? Eve gelince sadece kendine hizmete hazır ve nazır bir kadın mı? Sizi çok seviyor veya yorulmanızı mı istemiyor? Sevgi saftır, karşınızdaki kişinin gelişim, dönüşüm ve değişimine, hatta size göre yanlış kararlar almasına dahi gözlemci kalarak, ihtiyacı olduğunda destek olabilmektir. Birbirinin kafasındaki insan haline form değiştirmek, belli bir role girmek sanılması, bir tarafın dilediği gibi yaşanacak, diğer tarafı yok sayan çarpık bir bakış açısıdır. Bir tanıdığım; çiftler bir arada yaşarken asgari alanda fikir birliği içinde olması yeterlidir demişti, bu sanki bir iş yerinde ortak olmak gibi…
Peki kişiler kendilerini seven, değer veren olsa ve birbirlerine sevgilerini ve değer verişlerini devam ettirebilir, hatta arttırabilir olsa, bu birlikte yetiştirdikleri çocuklarına sirayet etse, onlar da yetişkin olduklarında aynı şekilde ilerlese, toplum nasıl olurdu?
Daha uyumlu, saygı, sevgi ve barış düzeyi artan bir topluma dönüşmek mümkün mü?
İşte bu noktada kadın doğuran, çocuk yani geleceğin yetişkinlerini yetiştiren olarak; her daim önemli bir sorumluluğa sahip… Vazifesi ailesinin evini, çamaşırlarını temizlemek ve misafir ağırlamaktan çok daha büyük.
Yaşlıları olan ailelere, lütfen kendi yapabilecekleri işler için olanak tanıyın, sizin onlara yardım ve iyilik diye yaptıklarınızla onların yapabilirliklerini kısıtlıyorsunuz diye uyarıda bulunmakta yarar görüyorum. Lütfen aynı fırsatı çocuklarınıza da tanıyın ki, kendi başlarına başarabildikleriyle özgüvenleri artsın.
Yetersizlik hatta değersizlik hissi oluşmasında, iyi niyet taşları döşelidir. İyi niyetle yapılanlar karşıdakilerin zekasına, becerilerine hakaret oluşturabiliyor. Erişkin olduğunda hala ebeveynlerine bağımlı, kendi başlarına karar almaktan ürken, sürekli onaylanma ihtiyacında kişiler olmalarını istenmiyorsa çocuklara kendilerini geliştirebilecekleri alan yaratmak üzere, gözlemci kalmakta yarar var. Ödevlere yardım eden aileler ve hatta bile bile o yaş çocukların yapamayacağı muhteşem proje ödevlerine yüksek not veren ve kendi yetisiyle uğraşmış öğrencilere düşük not veren öğretmenler olmayın lütfen.
Hayatın hangi noktasında vazifeli olursanız olun, gerçek hayata hazırlamamız gereken nesillerin zorlanmasına izin verin ki, içsel güçlerini yeteneklerini keşfedebilme ve kendileri olabilme imkanları olsun. İşte o zaman hayatı kandırmacalarla oyalanmaktan öte deneyimleyerek, gerçekten hayatta olmanın onurunu taşıyanlarla dolu bir noktaya doğru yol alabilmenin kapıları aralanacaktır.
Babalar top oynamak, balığa çıkmak için erkek çocuk sahibi olmayı beklemek yerine, bunları kızlarınızla da gerçekleştirmenin tadına varın. Kocalar eşlerinizi kısıtlamak yerine bırakın, özgürce üretebilen insan olsun. Sadece maddi kazanç değil maneviyatını güçlendirmek için de ilerleyebilsin.
Her okuduğunuzun farklı bakış açısında yazılanını da okuyarak, kendinize hazmetme süreci tanıyın. Hayal kurmayı sürdürün. İçinizdeki çocuğu sevindirmeyi sürdürün. Herkes kadar değerli, yeterli ve bu dünyada olduğunuz sürecin tamamını öğrenerek geçirmek için burada olduğunuzu hatırlayın.
Hayatın hangi anında veya kiminle hayal kırıklığı veya öfke oluşmuşsa, onu yıllarca içinizde taşımak yerine salıverin. İçinizde o anla, o kişiyle, o olayla helalleşin ve yolunuza şükürle devam edin. Hayatta olduğunuz müddetin her anını kendinizin ve tüm toplumun hayrına en faydalı biçimde değerlendirin. Nefes alıp verdiğiniz süreç içinde her daim hayatı seçin.