2011 yılı sonrası, bir alışkanlık edindik. Teyzem, teyzemin merhum kadim dostunun kızı ile birlikte bayramı beklemeden mezarlık ziyaretleri yapıyoruz. 2011 anneannemi ebedi istirahatgâhına yolcu ettiğimiz yıl… Bu ziyaretler adeta, bizlerin de burada kalıcı olmadığının ispatı niteliği taşıyor… Her günümüzü yarın ölecekmişçesine değerli kılan faaliyetlerle doldurma gayretimiz belki, biraz da bu sebepledir.
Aile, eş dost akraba ziyaretlerine, büyük şehir yaşamı, iş koşturmacası arasında, sık zaman ayıramadığımız için, teyzemler akraba günü diye buluşma günü icat ettikleri halde, o günü dahi uygun olup katılabilenler arasında sıkça yer alamıyorum.
Ancak Ramazan’ da, bu tura katılmayı gerçekten önemsiyorum. Yıllarca ölenlerin cenaze günü dahi, yakınlarının yanlarına eremedim. Başın sağ olsun demek anlamlı gelmedi. Allah Rahmet eylesin demekse haddim görünmedi. Anneannemin defnedilmesi ardından, oluşan kalabalık bir an önce dağılsa diye düşünürken, gece yarısı memleketi kurtaran sohbetleri anlamsız buldum. Bir an önce dağılsa şu kalabalık ta, hayat normale dönse diye düşündüm. O ruh halim ile ilgili, 6 yıl sonunda bugün gözümden yaşlar döküldü… Nihayet biliyorum ki, şifa iki yönlüdür; giden uğurlanır, yaşam devam eder…
Mezarlık ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra, anneannemin en eski arkadaşlarından son kalan kişiyi ziyarete gider olduk. İşte bugün, artık 89 yaşım doldu kızım dedi bana… Kendisini hatırladığım ilk çocukluk günlerimden beri, kimseyi incitmemiş, kendi ne derdi olursa olsun, geleni şen şakrak karşılamış, hemen çayını, kahvesini ikram etmiş, sofrasını açmıştır. İki oğlunu da, genç yaşlarında peş peşe kanserden yitirmiş, gelinleri çalışırken, o torunlarına annelik yapmıştır. Ağlayarak yanına giden, neye ağladığını unutur, gülerek ayrılır kapısından…
Sizlerin de böyle nadir bulunan tanıdıklarınız varsa, arada ziyaret edin. Çünkü sorun zannettiklerimizin, hiç te sorun olmadığını farketmemiz için birer vesiledir. Bugün bizlere, geçen yıl rahatsızlanınca, kimseye yük olamamak adına gittiği, bir ay kaldığı huzurevinin kermesine ördüğü sabunluk ve şallardan hediye etti. 89 yaşında gözünde gözlüğü, örgü örüyor. Anneannem de yaşasa, muhtemelen hala dantel yapıyor olurdu. Ölümü sonrası, dolabında özenle poşetlenmiş, üzerine isimler yazılı, en küçükler için çeyizlikleri bulduğumuzda nasıl hissettiğimizi tahmin edersiniz… Artık kullanılmıyor bunlar, gözlerine yazık dediğimiz halde… El emeği ile, gelecek kuşakların çeyizini düşünenlerin tamamının ellerini öpüyorum. Artık çağdaşlığımız, çeyiz diye en iyi öğretim koşullarını sağlamak diye doğrucu davutluğumuzla, geçmişten gelen değerleri küçümsediğimiz anlar affola…
Eski insanların, insani değerlerini, o kocaman gönüllerini miras olarak bırakabilmemiz ümidiyle, hepimizin her anının bayram tadında geçmesini diliyorum.