26 Kasım 2017 Pazar

An itibariyle kendinizi değerli hissettiren ödüller oluşturun;

Ev kadınısınızdır; eşiniz ile bütçenizi belirlemiş, yeni çağa uymuş, faturalarınızı otomatik ödemeye vermişsinizdir. Mümkün olduğu ölçüde açık vermeden, ayı tamamlamaya gayret ediyorsunuzdur. Hatta bazen, işte bu ay biraz para arttırdım şu kahve fincanını alsam, yok yok şu bluzu alsam diye ikileme düşmüşken, bir yakınınızın düğünü devreye girer, gram taksak yok yok onlar bize çeyrek taktıydı ah altınları bozdurup, kooperatife peşinat yaptık, borcu bitse bir yerleşsek yine biriktireceğiz o zaman daha kolay olacak diye avutursunuz kendinizi… Tabii böylesi, belli hayat görüşünde kalkınma planları kuran çiftler dışında, eşi mutfak masrafı vermeyip, kadını çalıştırmayıp üzerine maddi, manevi şiddet yaşatanlar da ne yazık ki çokçadır..Erkek arkadaşlarıyla meyhaneye borç takarken, gündeliğe gidip te çocuklarını okutmaya çalışan kadınların da sayısı hiç az değildir…
Çeşitli kültür seviyelerinde olmanız, evde yemek pişmesi, çamaşır yıkanıp, cam silinilmesi gibi standart işleri ortadan kaldırmaz… Hatta öyle bazı statüler vardır ki; dışarıdan gayet önemli mevkii sahibisinizdir de, içeride mesai bitiminde evinizde engelli bir evladınız veya yatalak bir ebeveyniniz olduğundan, esas mesai eve dönüşte başlar. 
Bir yerlerde kendinizi arka planlara atar, hep bir sonraya ertelemeye alışırsınız… Artık mağazalara kendiniz için girdiğiniz zamanlar öyle azalır ki, pazara gidişinizde enucuz tezgahlardan sebze meyve ihtiyacınızı karşılayıp şöye bir dolanmaı dahi kendinize çok görür hale gelmişsinizdir. Zamanınız yoktur, akşam yemeğinde televizyonda izlemeyi umduğunuz dizi yerine, eşinizin maç izleyişini izlersiniz… 
Sonra çocuklarınız büyürler, sizler torunlarınızı yetiştirmekle görevlendirilirsiniz, bayram seyran çocuklar tatile giderken şöyle bir uğrarlar,bazen vicdanlarını susturmak için sizleri de hesaplısından bir yerlere yollarlar, elbette torunlarınızla birlikte…
Sonra bir gün içinizde duymazdan geldiğiniz imdat sesleri atan o canlar canı canınız, ya şeker ya tansiyon ya daha besbeteri bir rahatsızlıkla dikkatinizi çekmek ister. Kendinizi toparlayın da, artık bir zahmet kendinize değer verin diye… Çoğu bu sesi de duymazdan gelir, alışa geldiği biçimde devam eder sonrası şanslıysa çok çekmeden toprak olur…
Kişi kendine değer vermeyi nerede unutmuştur? Nasıl yeniden değer vermeyi hatırlayabilir? Nasıl kendine zararlı alışkanlıklarından arınabilir? Hep dediğimiz gibi; doğru nefes almakla, düzenli su içmek ve hayata olumlu bakış açısı geliştirmek ne kadar yeterlidir? Kişi çoraplarım nerede diye seslenen eşine, kirlideee artık bir zahmet kendininkileri yanında da benimkileri de yıkaaa diyebilmeyi başarsa, hayatı daha iyiye gidebilir mi? Veya bu ay mutfak masrafını gezmeye ve kıyafete yatırmaya karar verdim, bu ay benden bir şey beklemeyin diyen bir anne olabilir mi? Yani üzülerek böyle bazı örneklere rast gelebiliyoruz; babası çocuğunun okul masrafını unutup harcayabiliyor, üstelik bunlar öyle okumamış kenar köşelerde yaşayan adamlardan olsa cahil der kızarsınız, toplum içinde mevkiisiyle saygı görenler içinde, yeni karısıyla senede iki üç tatil yapıp, mahkeme kararıyla kabul ettiği nafakayı zorla ödeyen, evladına arkadaşının yaş gününe gidebilsin, ders kitaplarını alsın veya traş olsun diye para vermeyenler de hep bu erkeklerden çıkıyor ki en üzücü yanı o erkeklerin de bir kadın tarafından doğurulup, yetiştirilmiş oluşudur.
Yazdıklarımı okuyanlardan bir kısmı, her defasında bir konuyu yazsan, kaç hikayeyi tek makaleye sıkıştırmasan daha iyi olur diyorlar, düşüncelerine saygı duyuyorum ancak sürekli an içinde farklı oluşumlarla dönüşürken bir dakika bugün sadece bu noktayı dikkate alacağım diyebilmek hayatın kendisinden uzaklaşmak gibi görünüyor. Şöyle örnekleyeceğim; kızımın ve sonra annemin dairelerini su bastı, o sırada kendim de ufak bir tadilat için keşif yapmaya çalışıyordum ki, zona oluverdim. Ustalara da zona ya da zamana da dur deme lüksüm olmadığından, bir ay içinde hepsinin üstesinden gelmeye niyet ettim. Çocukken; aynı anda el ve ayak tırnaklarını sakın kesme, hem ağlar hem gülersin derlerdi. Tırnak kesme mevzusunu bilmem ancak sırf ağlamaktansa hem ağlayan hem gülen olmayı tercih ederim.
Tüm o güzel gönüllü canla başla, eşleri, çocukları ile birlikte daha güzel günler için türlü fedakarlıklar içinde yaşam mücadelesi veren değerli anne ve babalar ve onların güzel evlatları için yazdım. Her biriniz başkaları farketmese de, çok ama çok değerlisiniz. Lütfen kendinize değer verin, akşam eve girince hızla işe koşmaktansa bir on dakika sırt üstü uzanın veya ayağınızı bir avuç tuz koyduğunuz ılık suda dinlendirin, kendinize moralinizi yükseltecek böyle ufak hediyeler yapın lütfen. Her biriniz buna değersiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder