12 nisan 2019 tarihinde boluolay gazetesinde yayınlanmıştır.
Değerli okuyucularım; bizleri gelecekte nelerin beklediğini bilemeyiz. Dünyadaki hızlı teknolojik gelişime nasıl ayak uydurmakta zorlanıyor ve yine de çabalıyorsak; içgüdüsel olarak her farklı koşulda hayatta kalma gayretine gireriz ancak, zihnimiz öncesinde sürprizlere hazır olmadığında panikleriz.
Değerli okuyucularım; bizleri gelecekte nelerin beklediğini bilemeyiz. Dünyadaki hızlı teknolojik gelişime nasıl ayak uydurmakta zorlanıyor ve yine de çabalıyorsak; içgüdüsel olarak her farklı koşulda hayatta kalma gayretine gireriz ancak, zihnimiz öncesinde sürprizlere hazır olmadığında panikleriz.
Yeni bir şey öğrenmeye başlamak, başlangıçta zorlayıcı olsa da; sürekli ve sıkça tekrar yaptıkça yerleşik kullanılabilir bilgiye dönüşür.
Bugün için sağlıklı yaşam sürenlerimizin devamında başına neler gelebileceği belirsizdir. Bir trafik kazası geçirip aniden uzuvlarımızı kaybedebileceğimiz gibi, işitme veya görme yeteneğimizi yitirebiliriz… Hatta dünya üzerinde kaş yapalım derken göz çıkaran, teknolojik ve biyolojik denemelerde toplu kurbanlar haline de dönüşebiliriz…
Bu korku senaryolarını üretmenin yerine, her duruma hazırlıklı olmak adına, kendimize neleri katabileceğimizi planlayalım mı?
Çocukluğumda sokağa oynamaya çıkmama izin verilmediği zamanlarda, evde tek başıma yetişkinler gibi kitap filan okuyarak oyalanmaktan sıkıldığımda icat ettiğim oyunlar arasında, gözlerim görmese nasıl yaşardım vardı (gözlerimi bir eşarpla bağlar, evin içinde bir yerlere çarpmadan dolaşmayı öğrenmeye çalışırdım), sonra ya kulaklarım duymasaydı ne yaparım diye kulaklarıma pamuk tıkayıp, duymamayı denedim, uğultu sinir bozucuydu ancak yine de duymayı sürdürebiliyordum…Ayna karşısında garip yüz mimikleri yapar, tuhaf sesler çıkarırdım… O zamanlar için oldukça sıra dışı davranışlardı… Şimdi özel eğitimlerde bunlardan daha derin anlamlılarını öğretmekteyiz…
Çocuklarınızda benzeri davranışlar görürseniz lütfen paniklemeyin, onlar sizin unuttuğunuz veya farkına varamadığınız bir takım özel durumlar için hazırlar… Toplumsal koşullandırmalarımızın ötesinde algılayamadığımız engin bir hayat mevcut…
Çevrenizde duyma güçlüğü içinde, işitme cihazı takmayı kabul etmeyen ve devamında kelimeleri dahi unutmaya başlayanlar olmayabilir… Hatta sağır birine dahi rast gelmemiş olabilirsiniz… Bu olmadığı anlamı taşımıyor öyle değil mi? İçimizden birinin hatta kendimizin bu duruma düşmeyeceği anlamı da taşımıyor değil mi?
O halde kendinize ve yakın çevrenize bir iyilikte bulunun. Bunun için belli sayıda sizinle aynı eğitime katılmayı talep eden kişiyi toplayıp imza vererek, muhtarlık bünyenizde dahi eğitim sınıfı açılmasını talep edebilirsiniz. Halk eğitim merkezleri bünyesinde de, baktınız katılmak istediğiniz eğitim yok peşini bırakmayın yazılı talepte bulunun.
İşaret dili henüz ülkemizde yabancı dil kapsamına alınmamış olsa da; çalıştığınız kurum veya firmalarda belli sayıda engelli çalıştırılma zorunluluğu olduğunu ve sizin de bu eğitimi alarak topluma katabileceğiniz değerleri düşünmeniz bile harekete geçeniz için yeterlidir.
Çocuklarınıza da böyle bir farkındalık katmak üzere, birlikte eğitime katılabilirsiniz… Bazen ebeveynler çocuklarıyla ortak paylaşım adına ne yapacakları konusunda ekonomik olarak sıkışıyorlar, illa trend neyse basketbol kursuna, baleye, yüzmeye filan göndermek için koşullarını zorluyorlar… Filanın kızı baleye yazılmış, filanın oğlu karate kursuna gidiyorlarla kendinizi ve çocuklarınızı sınırlamayın.
Geçen bankada sıra beklerken peş peşe üç işitme engellinin işlem yaptırdığını fark ettim… Dudak okuyorlar ve eğitim almış olanlar çoğunlukla kendilerini sesle ifade edebiliyorlar. Banka görevlilerinden biri dahi işaret dili bilmiyordu… Şimdi engelli kim sorarım size? Türkiye koşullarında sağırlar için eğitim koşulları kısıtlı, 3 yaşına dek farkedilip ekonomileri uygunsa ve devlet destek veriyorsa operasyonla belli bir noktaya dek başarılı sonuçlar alanlar olduğunu duydum. Onlar dışında olanaksızlıklara rağmen muhteşem zeki ve yetenekli olduklarını tahmin edersiniz. Biz normal olduğumuzu varsayanlar esas engellileriz gibi görünüyor… Öyle tuhaf korkulara sahibiz ki, kendimizden öyle uzaklaşmışız ki, en önemli biz gibi davranıp görmezden duymazdan gelebildiklerimizi görüp duymaya başladığımızda insanlığımızı yeniden keşfedebiliriz.
Yabancı dil öğrenmesi için kurslara kaydettirdiğimiz çocuklarımızın, o sırada tercihlerini sorsak oyun diyeceklerdir… İstemeden gelecekleri düşünülerek gönderildikleri kurslardan sonra dile yeteneği yok diye kodladığımız çocuklarımızın aslında zamanı geldiğinde ne denli yeteneği olduğuna şaşırırız değil mi? Bugün için gerekli görmediğimiz birçok şeyin de zaman geçince ne denli değerli ve gerekli olduğunu anladığımızda ise dizlerimizi mi döveceğiz? Haydi hemen kendi farklı yeteneklerinizi de keşfetmek ve kişisel gelişiminiz adına ve çevremize sevgiyle katkı olmak üzere işaret dili öğrenmek üzere adım atmaya var mısınız?