… ve yolunuz düşerse;
Sizlere; konukseverlikleri ve güler yüzleriyle, sizi en canlarıymışçasına karşılayan, ağırlayan, uğurlayan insanların yaşadığı topraklarımızdan birinden söz edeceğim. Vatanımızın neresine gidersek gidelim, bir lokmasını bin gibi paylaşan, Allah Kerim deyip size yarın yokmuşçasına sofralar kuran, nasıl daha iyi ağırlarım diye uğraşan canlara çokça rast geliriz.
Sözünü ettiğim bu şehir ise; önceleri kendi halinde iken, üniversite kurulmasıyla daha da gelişip büyüdü. Birçok koya sahip, yaz kış hiç bitmeyen rüzgârlarıyla saç baş bırakmaz, alışık olmayanı serseme çevirir. Muhteşem dondurması, peynir helvasını tatmadan dönmeyin, yolunuz düşerse, Salı veya Cuma mutlaka pazarına da bir uğrayın en azından domatesinizi, peynirinizi alın derim…
Turistik tanıtım yaparak şehri daha da kalabalıklaştırmayı istemesem de; eskiden sadece Kurtuluş Günü’ ne özel kalabalığı olan Çanakkale’ den söz ettiğimi, en başından beri anladığınıza eminim.
Otuz beş yıl önceki haline dönersek, aracınız yoksa, Eceabat’ tan, Seddülbahir’ e varmak için saatle araç beklerdiniz. Türk Şehitler Abidesi’ nin ışıklarını ya Anadolu kıyısından veya gemiyle geçerken görebilirdiniz. İlgi arttıkça yarım kalan düzenlemelere devam edildi. Civardaki diğer mezarlıklar ve müzelerle tarihi daha bir başka yansıtır oldu… Ziyaretçilerin kısa konaklamaları için alanlar oluştu. Günü birlikçiler arttı…
Bir yabancı gibi giderseniz; gezdiğiniz yeri tanıyamaz, o yöre insanlarının hayatlarını anlayamazsınız… Burada dağ taş tarih, nereyi kazsan bir mermiye bir süngüye denk geliriz diye, eskiyi anlatan yaşlıların çoğu vefat etti, yeni nesiller mecburiyetle şehir hayatını seçtiyse de ilk fırsatta köylerine koşuyorlar… Morto Koyu; gemilerden denizden sahile vuran poşetlerle doldu, zaman zaman temizlenilmeye çabalandı. Bir dolu öykü var, balıkçıların anlatacakları ayrı, tarla sahiplerinin ayrı… Konular bir diğerine gebe… Alçıtepe’ si, Kilitbahir’ i, Kaşıkçı Dede’ si; köy düğünleri, kına geceleri, mevlütler… Malum bir yerden yabancı gibi geçerseniz, ne gezdiğiniz yerleri ne de orada yaşayan insanları anlayabilirsiniz…
Kurtuluş Savaşı zamanındaki haline getirilmek üzere bir proje olduğunu ve yaşayanların evlerinin boşaltılacağı ile ilgili bir söylenti vardı. İnsanların alıştığı düzenden, hep bir nedenle başka bir yere kendi isteği dışında gitmek zorunda bırakılması kolay verilesi bir karar değil, yine de belki daha hayırlıdır.
Ata’ mızın; Anzaklara yazdığı mektup; "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
Tarihten dersler çıkarabilip, örnek alarak; barış, karşılıklı sevgi ve saygı içinde yaşamayı öğrenmemize ve sürdürmemize katkısı olması dileğiyle…