Bizler beyaz yakalı önlüklüler kuşağıyız… Beslenme çantalarımızda annelerimizin hazırladıklarını birbirleriyle paylaşanlar… Haftada altı gün okula gidenler, hani sırayla masa örtülerinin yıkanıp ütülenmesi görev dağılımının olduğu, hademelerin işini azaltmak için temizlik kolu olmanın cam silmeyi de kapsadığı zamanlardan kalmayız.
Masa örtüleri kirlenmesin diye üzerine muşambalarımız vardı. İmtihan derdik daha sınav sözcüğüyle tanışmamıştık… İmtihanlarda, öğretmen arkadaşlarımızla aramıza kopya çekmeyelim diye çantalarımızı koydururdu.
Sonraları dağıldık, kim bilir nerelerdeler o ilkokul arkadaşları? Okullarımızla çevrelerimiz de değişmişti… Şimdiki gibi watsap ve facebook grupları oluşturmayı bırakın herkesin evinde telefon ve televizyon olmayan günlerden söz ediyorum…
Siyah beyaz televizyonumuz geldiğinde uygun adımlarla asker yürüyüp bayrağı çekerken İstiklal Marşımız okunmadan yatmak istemezdim.
Şimdiki kadar teknolojik, felsefi, sanat yönü güçlü filmler veya renk cümbüşü yoktu, belli saatlerde izlenebiliyordu alternatifi de yoktu. Sadece tarzıyla, duruşuyla hayran olduğumuz spikerler ve program sunucuları vardı. Siyaset adamları oldukça zeki ve esprili görünüyorlardı, gazetelerde bol bol karikatürlerine rastlardınız. Sevecen görünen saygı duyduğumuz büyüklerdi…
Sonra yağ kuyruklarını, tüpün, tekel ürünlerinin zor bulunduğu zamanları da anımsıyorum… İki mahalle farklı siyasi grubun elinde diye yol değiştirmek hatta hiç yola çıkmasak mı düşüncesiyle yaşadığımız zamanlar ve ardından her köşede yeşil kıyafetleri ellerinde tüfekleri ile askercikler nöbet tutar, gece sokağa çıkma yasaklı zamanlar… Gece ve gündüz arasındaki farkı pek anlayamamışlığım hala sürüyor yani gece olan gündüz olmuyor mu? Gecenin günahı ne?
O zamanların çocuk ve genç olarak yaşamış bizler ne tür güvensizlik duygularıyla yetişip, o zamanki yaralarımızı yarım yamalak sarmadan çocuk yetiştirmeye kalktık ve şimdi belki gerçekleştireni değişse de yaralar, kayıplar bizleri hırpalamaya devam ediyor.
Bizden sonraki nesillere barış, saygı ve sevgi içinde bir ülke bırakmakla sorumlu değil miyiz? Hiçbir şey yapamıyorsak, kuraklık zamanı yağmur duasına çıkanlar gibi, bu acı olayları şifalandırma duasına çıkalım. Her gün kendi evlatlarımızı yolcu ederken dua edercesine, vatanımız için dua edelim. Bu üzücü kayıpların bitmesine, vatanımıza sulh gelmesine, herkesin birlikte huzur içinde yaşayabilmesine niyetle dua edelim. Teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder