Hiçlikten hepliğe sonra yine hiçliğe yolculuğumuzu ne kadar da ciddiye alıyoruz..
Kimilerimiz güneşli bir havada dahi yanında şemsiye taşıyacak kadar tedbirli..
Hayata karşı kalkanlar geliştirmemizden daha tabii ne olabilir ? Öyle kırılmışlıkları içimizde barındırarak yaşarken bize bu yol daha keyifli dense şüphe duymak doğamıza işlenmiş..
Bir dolu araç ve reklam malzemesi, ne için ? onları seçmemiz için mi ? Bize daha mı iyi hizmet verecekler ? Siyasi güç ve mevkii hırsı barındırmayan sadece ulvi amaçlarla bu yollara dökülen varsa niye farkedemiyorum ?
Bedenlenmemiz ruhumuzun hapishanesi mi ? Ay sonunu getirmekle ve bir sonraki ayı ve daha sonrakileri planlamaya çalışırken nasıl bir tekamül mümkün ?
Çocukken büyümek, büyüyünce çocuk gibi davranabilmeyi özlemek, aile kurmak,ebeveyn olmak, çocuk yetiştirmek, sevdiklerimizi toprağa vermek, tam dibe vururken top misali tekrar yükselmek..
Hayatımızı yoyoya benzetiyorum.. lastik esner yoyo hop aşağı hop yukarı ey oynatan yer çekimi olmasa,lastik sağlam olmasa,ucundaki top olmasa,parmağın tek başına işlevi kalır mıydı ?
Peki biz neyiz ? top ? lastik ? parmak ? yer çekimi ? Hepsi birlikte döngüyü tamamlıyorsa ve hepsi birden olabilmemiz mümkün değilse o halde uyumu nasıl ve neye göre sağlayabiliriz ?
Bunu matematiksel olarak çözümleyip anlatabilecek uzmanlarımız vardır :)
Peki ya hayatımız ? Hayatımız hakkında uzmanlık alanlarına göre destek verenler ve alanlar olarak bir yoyo kadar tamamlayıcı olabiliyor muyuz ?
Asırlardır bir dolu bilge tarafından söylenmiş,yazılmış her bilgi bize ışık tutsaydı bugün çok daha başka bir yolculuğa başlamış olmaz mıydık ?
Ne kadar gitsek tekrar başlangıç noktamıza döneceğiz ve o güne dek oynamaya devam :)
babam ve annemden farklı konular ve stilde yazsam da işte ben de yazıyorum :)
25 Mart 2014 Salı
15 Mart 2014 Cumartesi
SAF
insan !
İlginç bir birleşim zihni düşüncelere,ruhu duygulara,bedeni hayvansı ihtiyaçlara aç bir varlık.
Bir söz duymuştum; Tanrı tütünü yarattı,insan da içti o halde suç kimde ?
Efendim bence suçlu aramayalım..Yaradan, geceyi ve gündüzü yarattığı gibi ayı ve güneşi, ve bir dolu zıtlıkları hatta kadını ve erkeği de katabiliriz yaratmış ve iyi ki de yaratmış..
Bahaneleri, demagojiyi bir kenara bırakıp, dürüst olmaya çalışalım; insanlar zihinleri ile kendileri için neyin iyi ve doğru olabileceğini algılayabilir ve seçebilirler..
Karışık olan kısmı ise, bedensel olarak kendimizi sağlıklı bulduğumuz kadar duygusal olarak ta sağlıklı olmayı seçebilmemiz için sevgili zihnimize gereksiniyoruz.
Kimine göre bu iradedir.Saplantılı olduğumuz konuları aşabilmemiz için farklı konulara odaklanmaya çalışmalıyız.
İnançlarımızı zedeleyen, kökten değişimler yapabilmemizi engelleyen dışımızda değil tamamen içimizde olayları nasıl algıladığımızdır.
Hayatı çok mu ciddiye alıyoruz? Bizi yetiştirenlerden daha iyi ne yapabildik ?
Çoğumuzun ataları ya göçlerle, savaşlarla, aile içi cinayetlerle bize yüklediklerinden bihaber göçüp gittiler. kendi ömürlerini,inandıklarını sandıkları veya mecburiyetleriyle, belki de bir hiç uğruna harcadılar.
Kimi bize gururla taşıyacağımız, kimi de altında ezileceğimiz miraslarını bıraktılar.
Peki bizler ? Bizler kendimizi çözemediğimiz halde,hangi olaylara bayraktarlık yapmaktayız ?
Hayatımın yarısına erişmeme ramak kaldı ama sanki yeni doğmuş kadar saf hissediyorum.
Hala sevgiye sonsuz inancım var.
Bazı insanların karşılarındakine inanmamaları, kendi zırh ve kalkanlarına zarar gelmesinden korktuklarından, kesinlikle inanılacak kişi olmamanızla ilgisi yok.
Ben saf sevgiyim.Menfaatsiz, yalansız.
İçimdeki kırılganlık önceki hayal kırıklıklarımdan değil.
Yaşamımın yarısı geçmişken rahatlıkla belirtebilirim.Ortada bir yanlışlık varsa,yanlış anlaşılmadım,yanlış anlatmışım. Hatta anlatmam da gerekmemeliydi.
Ne yazık ki birbirimizi telepatiyle anlayabilme yeteneğimizi zedeleyen bir yaşam biçimimiz var.
Değişimi,hayatını daha nitelikli hale getirme çabasındaki diğerleri de, kendi muhakeme yeteneği yokmuşçasına, kendine yakın bulduğunun söylemlerine, yaşamını uydurmaya çalışıyor .
Ve..yeni bireyler yetişiyor..yeni nesiller..Biz ebeveynler nasıl daha iyi anne,baba olur, nasıl daha iyi nesiller yetiştiririz diye en iyi okulları araştırmak,çocuklarımıza hobiler kazandırmak için kesenin ağzını açıyoruz. Falanın çocuğu bilmem kaç puanla nereyi kazandı veya ne kadar kazançla meslek edindilerde takılıyoruz..Yıllar geçiyor, her şeyi var ne diye mutsuz anlamıyoruz..
Dostlar, bir yerlerde hata yapıyoruz tıpkı bizleri yetiştirenler ve onları da yetiştirenler gibi..
Sistemleri bir yana bırakıp, yuvadan itibaren önce sevgiyi, doğayı öğreten dünyayı anlayıp güzelleştiren,çocukların kendilerini tanımaları için fırsat veren,ezberletici olmaktan çok deneyimleme şansı tanıyan, o sırada gözeten bir sistem niye oluşmasın.
Enerjiden söz ediliyor.Her bu yönde çalışma yapanlar başka bir tanımlama ve farklı bir tarz ile diğerlerini hasım görüyor.
Ne olur ? Kavganın anlamsızlığını erkenden çözüp, içinde kendiyle barışık insanlar yetişse.. çevreleriyle huzur içinde yaşamak için saygı göstermeyi öğrenseler..
Zıtlıklar olmasa ayırdında olacağımız ne kalırdı? Her birey farklıdır. Herkes özgür olmalıdır.Toplum olarak yaşamanın kolaylığı vardır. Yine de herkese kendi olabilecek kadar bir alan bırakılmalıdır.
Özgürlüğün bedeli olmamalı..Bizi biz yapan ne kadar eğitimimiz olduğu,ne kadar maaş aldığımız, kadın mı erkek mi olduğumuz değil ne kadar insan olduğumuz.
Ve benim yazılarım diğer benzeri yazılardan pek de farklı değil :)
Hayat güzel :) yaşasın aşk :) yaşasın sevgi :) yaşasın mutluluk :)
Hayatın güzelliği için haketmek gerekiyor..Haketmek için basamakları birer birer çıkmak bazen de geri yuvarlanmak :) Sevginin değerini sevgisizlikten daha iyi ne anlatabilir ki ?
Yaşamak bu diplerde ve göklerde olmaktan tad almak bazen acı bazen de tatlı
İlginç bir birleşim zihni düşüncelere,ruhu duygulara,bedeni hayvansı ihtiyaçlara aç bir varlık.
Bir söz duymuştum; Tanrı tütünü yarattı,insan da içti o halde suç kimde ?
Efendim bence suçlu aramayalım..Yaradan, geceyi ve gündüzü yarattığı gibi ayı ve güneşi, ve bir dolu zıtlıkları hatta kadını ve erkeği de katabiliriz yaratmış ve iyi ki de yaratmış..
Bahaneleri, demagojiyi bir kenara bırakıp, dürüst olmaya çalışalım; insanlar zihinleri ile kendileri için neyin iyi ve doğru olabileceğini algılayabilir ve seçebilirler..
Karışık olan kısmı ise, bedensel olarak kendimizi sağlıklı bulduğumuz kadar duygusal olarak ta sağlıklı olmayı seçebilmemiz için sevgili zihnimize gereksiniyoruz.
Kimine göre bu iradedir.Saplantılı olduğumuz konuları aşabilmemiz için farklı konulara odaklanmaya çalışmalıyız.
İnançlarımızı zedeleyen, kökten değişimler yapabilmemizi engelleyen dışımızda değil tamamen içimizde olayları nasıl algıladığımızdır.
Hayatı çok mu ciddiye alıyoruz? Bizi yetiştirenlerden daha iyi ne yapabildik ?
Çoğumuzun ataları ya göçlerle, savaşlarla, aile içi cinayetlerle bize yüklediklerinden bihaber göçüp gittiler. kendi ömürlerini,inandıklarını sandıkları veya mecburiyetleriyle, belki de bir hiç uğruna harcadılar.
Kimi bize gururla taşıyacağımız, kimi de altında ezileceğimiz miraslarını bıraktılar.
Peki bizler ? Bizler kendimizi çözemediğimiz halde,hangi olaylara bayraktarlık yapmaktayız ?
Hayatımın yarısına erişmeme ramak kaldı ama sanki yeni doğmuş kadar saf hissediyorum.
Hala sevgiye sonsuz inancım var.
Bazı insanların karşılarındakine inanmamaları, kendi zırh ve kalkanlarına zarar gelmesinden korktuklarından, kesinlikle inanılacak kişi olmamanızla ilgisi yok.
Ben saf sevgiyim.Menfaatsiz, yalansız.
İçimdeki kırılganlık önceki hayal kırıklıklarımdan değil.
Yaşamımın yarısı geçmişken rahatlıkla belirtebilirim.Ortada bir yanlışlık varsa,yanlış anlaşılmadım,yanlış anlatmışım. Hatta anlatmam da gerekmemeliydi.
Ne yazık ki birbirimizi telepatiyle anlayabilme yeteneğimizi zedeleyen bir yaşam biçimimiz var.
Değişimi,hayatını daha nitelikli hale getirme çabasındaki diğerleri de, kendi muhakeme yeteneği yokmuşçasına, kendine yakın bulduğunun söylemlerine, yaşamını uydurmaya çalışıyor .
Ve..yeni bireyler yetişiyor..yeni nesiller..Biz ebeveynler nasıl daha iyi anne,baba olur, nasıl daha iyi nesiller yetiştiririz diye en iyi okulları araştırmak,çocuklarımıza hobiler kazandırmak için kesenin ağzını açıyoruz. Falanın çocuğu bilmem kaç puanla nereyi kazandı veya ne kadar kazançla meslek edindilerde takılıyoruz..Yıllar geçiyor, her şeyi var ne diye mutsuz anlamıyoruz..
Dostlar, bir yerlerde hata yapıyoruz tıpkı bizleri yetiştirenler ve onları da yetiştirenler gibi..
Sistemleri bir yana bırakıp, yuvadan itibaren önce sevgiyi, doğayı öğreten dünyayı anlayıp güzelleştiren,çocukların kendilerini tanımaları için fırsat veren,ezberletici olmaktan çok deneyimleme şansı tanıyan, o sırada gözeten bir sistem niye oluşmasın.
Enerjiden söz ediliyor.Her bu yönde çalışma yapanlar başka bir tanımlama ve farklı bir tarz ile diğerlerini hasım görüyor.
Ne olur ? Kavganın anlamsızlığını erkenden çözüp, içinde kendiyle barışık insanlar yetişse.. çevreleriyle huzur içinde yaşamak için saygı göstermeyi öğrenseler..
Zıtlıklar olmasa ayırdında olacağımız ne kalırdı? Her birey farklıdır. Herkes özgür olmalıdır.Toplum olarak yaşamanın kolaylığı vardır. Yine de herkese kendi olabilecek kadar bir alan bırakılmalıdır.
Özgürlüğün bedeli olmamalı..Bizi biz yapan ne kadar eğitimimiz olduğu,ne kadar maaş aldığımız, kadın mı erkek mi olduğumuz değil ne kadar insan olduğumuz.
Ve benim yazılarım diğer benzeri yazılardan pek de farklı değil :)
Hayat güzel :) yaşasın aşk :) yaşasın sevgi :) yaşasın mutluluk :)
Hayatın güzelliği için haketmek gerekiyor..Haketmek için basamakları birer birer çıkmak bazen de geri yuvarlanmak :) Sevginin değerini sevgisizlikten daha iyi ne anlatabilir ki ?
Yaşamak bu diplerde ve göklerde olmaktan tad almak bazen acı bazen de tatlı
7 Mart 2014 Cuma
Kadınlar günüymüş
Niçin kadınlar günü olsun ? Erkekler günü diye bir gün var mı?
madem kadınlar günü o gün o kadınlar ne yapıyor ? Bazıları meydanlara toplanıp bir takım etkinlikler yapar, bazıları eşleri sevgililerinden hediyeler alır ve yemeklere götürülür.
vay anasını iyi ki kadın doğmuşuz :) Yaşasın adet sancıları :) Menapoz da ne ola ki ? Aaa doğum sancıları mı canım sezeryan olursun o da sorun mu ? Yaşasın bu sene o da moda bu da moda :)
Bana gündeliğe gelen hanım da kadın tabii, ağrısı olsa da yövmiyeyle evine destek olacak..Apartman görevlisinin hanımı da çocuklarını kocasına bırakıp, başka birinin çocuklarına bakıcılık yapıp para kazanacak..Oooo yine iyi canım, köyde kalorifer yoktu ohh ev sıcacık, hastane iki adım ötede..Geçen otobüse bindiğimde kemik hastalığı olan 15 lerinde bir genç delikanlı ve annesine denk geldim, hep otobüs sohbetlerini sevmişimdir. insanların hiç tanımadıkları biriyle kırk yıllık ahbap gibi dertleşmeleri ne ilginçtir..Kadın gündeliğe gidiyormuş ama oğlunu dişçiye götürmek için o gün işe gitmemiş,iyileşmezliği kader, kederini dost eylemiş kadınlarım. Bir başka sefer daha 7 lerinde oğluyla bir kadına denk geldim,çocuk lösemi sabah erkenden hastaneye gitmiş dönüyorlarken..Annenin gözleri çığlıklarda..Orda kadın kalmamış sırf acı var..oğlu uyuyakaldı o sohbete başladı konuşurken oğlu dışında bişi yapıyor diye suçluluk içinde..
Eee nerde dolu dolu kadınlar, vatanımda ? Üç beş ile sıkışmış düzenin gerisi nerede ? Hayvanı otlağa çıkaran ,tarlaya koşan,ben de bilmem ki köy hayatını çok ama gördüğüm kadarı bile pes ettirdi..O kapı önü lastik terlik kalabalığı..örgüsü elinde teyzeler..Kur'an'ı elinde nineler..onlar kadın olmamışlar mıydı hatta çocuk ta olamamışlardı..Ne menem şeydi bu çocukluk ..kadınlık..tövbe tövbeee..insanlar doğar,yaşar ve ölürler eh arada az serpildin mi başına dert olmadan ver yağlı kapıya ohh..
Nice adamlar var bu memlekette çocuklarının adını bilemeyen hatta hangi karısından hangi çocuk ? Hey gülüm hey...kentlerde binlerce ev..binlerce hane..ee habire bina yapılıyo ve hepsi doluyo ? Ne o şaşırdınız mı ?? Az palazlanan beyler napıyor sanıyorsunuz ?? Köydeki adetlerin modernize olmuş hali ..ben diyeyim siz anlayın artık...
Bizim ülkede kadın meselesi yok mevzuu biz kadınların erkek yetiştirememesi..Biz kadınların okur yazarlıktan çıkıp bilinçli olmaya, akıllı olmaya, kendimiz olmaya yetemememiz..
Haydi eller havaya :) diyerek eğlenmekle bizi uyutanlar hala farklı yollarla uyutmayı sürdürüyor..Silkinip kendimize gelelim kutlayacak bir olay yok..Niye mi ? Çünkü Ata'mızın kadınlara tanıdığı statü sonrası daha ileri gitmek yerine daha gerilememiz için toplum ne derlerimiz ve kız kısmısı olaylarımızı hala aşamadık.
Ben çok üzgünüm ..Kadın olmayı yaşayamadan göçüp giden nice hemcinsim için..Benim yapabildiğim küçük şımarıklıklara yabancı ama benden daha gerçek bir hayatı yaşayanlar için..
Ve tüm kadın olup kadın gibi yaşayamayanlardan, kendi adıma özür diliyorum.
Seçimler ayrıdır..İnsan özgür olur,yanlış kararlar alır,duygularıyla aldatılır ama kadınca yaşar.Hissederek..Bu her kadının hakkı..Anne olmasa..olamasa da..Bir kadın öyle gariptir öyle zor koşullara alışır savaşır ki bir erkeğin gücünün yetemeyeceklerini başarır. Gerçi erkek olmak ta müthiş zor , ergenlik,gençlik,toplumun yükledikleri,babalık,ekmek derdi onların da kendilerince çok dertleri var.
Ben kadınlar günü kutlamalarını fıkralarda seviyorum..Hani erkek uyandığında karısıyla cinsiyet değiştirmiş bulur da kendini gün sonunda Allahım affet beni kadın olmak zormuş derken Tanrı çok geç 9 ay 10 gün beklemek zorundasın diye yanıtlar :)
Her kadının yüzünde gerçek gülümseyişlerin olması dileğiyle
madem kadınlar günü o gün o kadınlar ne yapıyor ? Bazıları meydanlara toplanıp bir takım etkinlikler yapar, bazıları eşleri sevgililerinden hediyeler alır ve yemeklere götürülür.
vay anasını iyi ki kadın doğmuşuz :) Yaşasın adet sancıları :) Menapoz da ne ola ki ? Aaa doğum sancıları mı canım sezeryan olursun o da sorun mu ? Yaşasın bu sene o da moda bu da moda :)
Bana gündeliğe gelen hanım da kadın tabii, ağrısı olsa da yövmiyeyle evine destek olacak..Apartman görevlisinin hanımı da çocuklarını kocasına bırakıp, başka birinin çocuklarına bakıcılık yapıp para kazanacak..Oooo yine iyi canım, köyde kalorifer yoktu ohh ev sıcacık, hastane iki adım ötede..Geçen otobüse bindiğimde kemik hastalığı olan 15 lerinde bir genç delikanlı ve annesine denk geldim, hep otobüs sohbetlerini sevmişimdir. insanların hiç tanımadıkları biriyle kırk yıllık ahbap gibi dertleşmeleri ne ilginçtir..Kadın gündeliğe gidiyormuş ama oğlunu dişçiye götürmek için o gün işe gitmemiş,iyileşmezliği kader, kederini dost eylemiş kadınlarım. Bir başka sefer daha 7 lerinde oğluyla bir kadına denk geldim,çocuk lösemi sabah erkenden hastaneye gitmiş dönüyorlarken..Annenin gözleri çığlıklarda..Orda kadın kalmamış sırf acı var..oğlu uyuyakaldı o sohbete başladı konuşurken oğlu dışında bişi yapıyor diye suçluluk içinde..
Eee nerde dolu dolu kadınlar, vatanımda ? Üç beş ile sıkışmış düzenin gerisi nerede ? Hayvanı otlağa çıkaran ,tarlaya koşan,ben de bilmem ki köy hayatını çok ama gördüğüm kadarı bile pes ettirdi..O kapı önü lastik terlik kalabalığı..örgüsü elinde teyzeler..Kur'an'ı elinde nineler..onlar kadın olmamışlar mıydı hatta çocuk ta olamamışlardı..Ne menem şeydi bu çocukluk ..kadınlık..tövbe tövbeee..insanlar doğar,yaşar ve ölürler eh arada az serpildin mi başına dert olmadan ver yağlı kapıya ohh..
Nice adamlar var bu memlekette çocuklarının adını bilemeyen hatta hangi karısından hangi çocuk ? Hey gülüm hey...kentlerde binlerce ev..binlerce hane..ee habire bina yapılıyo ve hepsi doluyo ? Ne o şaşırdınız mı ?? Az palazlanan beyler napıyor sanıyorsunuz ?? Köydeki adetlerin modernize olmuş hali ..ben diyeyim siz anlayın artık...
Bizim ülkede kadın meselesi yok mevzuu biz kadınların erkek yetiştirememesi..Biz kadınların okur yazarlıktan çıkıp bilinçli olmaya, akıllı olmaya, kendimiz olmaya yetemememiz..
Haydi eller havaya :) diyerek eğlenmekle bizi uyutanlar hala farklı yollarla uyutmayı sürdürüyor..Silkinip kendimize gelelim kutlayacak bir olay yok..Niye mi ? Çünkü Ata'mızın kadınlara tanıdığı statü sonrası daha ileri gitmek yerine daha gerilememiz için toplum ne derlerimiz ve kız kısmısı olaylarımızı hala aşamadık.
Ben çok üzgünüm ..Kadın olmayı yaşayamadan göçüp giden nice hemcinsim için..Benim yapabildiğim küçük şımarıklıklara yabancı ama benden daha gerçek bir hayatı yaşayanlar için..
Ve tüm kadın olup kadın gibi yaşayamayanlardan, kendi adıma özür diliyorum.
Seçimler ayrıdır..İnsan özgür olur,yanlış kararlar alır,duygularıyla aldatılır ama kadınca yaşar.Hissederek..Bu her kadının hakkı..Anne olmasa..olamasa da..Bir kadın öyle gariptir öyle zor koşullara alışır savaşır ki bir erkeğin gücünün yetemeyeceklerini başarır. Gerçi erkek olmak ta müthiş zor , ergenlik,gençlik,toplumun yükledikleri,babalık,ekmek derdi onların da kendilerince çok dertleri var.
Ben kadınlar günü kutlamalarını fıkralarda seviyorum..Hani erkek uyandığında karısıyla cinsiyet değiştirmiş bulur da kendini gün sonunda Allahım affet beni kadın olmak zormuş derken Tanrı çok geç 9 ay 10 gün beklemek zorundasın diye yanıtlar :)
Her kadının yüzünde gerçek gülümseyişlerin olması dileğiyle
2 Mart 2014 Pazar
Yaşam tılsımı..kilitler..anahtarlar..zincirler..
Herkes bir diğerine şunu yap bunu yapma der. Ebeveynlerle başlar bu kendinden az olduğunu sandığına öğretme ötesi baskılara varan yolculuk..
Hayat boyu biz öğrenmeye hazır oldukça karşımıza öğretmenler çıkar..(Toplumda genel geçer belge veren kurumlar dışında)
Öğretmen, kendi bilgileri ve deneyimlerinden kesitler vererek kendi yolunuzda gitmeye hazırlayan kişidir.
Bizler kendi içsel yolculuğumuza çıkma cesareti göstermedikçe, onların ilerlemesi de çok mümkün değildir.
Hepimiz birbirimizden farklı yaratıldığımız kadar birbirimize görünmez şekillerde bağlıyız.
Toplumsal enerji dengelerindeki kırılmalar, görmezden geldiklerimizle oluşuyor.
Niyetimiz şekillendikçe ve cesaretli olabildiğimiz kadar varız.
Kişilerde karşılarındakilere bolca öğüt bulunur.
Toplumun kaçınılmaz gerekliliği ile meslekler ve o meslek gruplarında hayatını idame etme ve var oluş çabasında insanlarız.
Birine sen şöyle veya böyle olmalı/yapmalısın demek, o kişinin kendini deneyimleme yeteneğine sahip olmadığını, hep akıl alma ihtiyacında olduğuna inanmasını ve kendinden uzaklaşmasından başka neye yarar ?
Birey ruhundaki,bedenindeki coşkuyu şelalere dönüştürebilir de kurutabilir de..Çoğu zaman yüzeyde kalabilmeyi başarmak için tekrar tekrar diplere gitmek gerekir.En iyi kaçış farklı yöne akmak da görünebilir.Bu tamamen size kalmış..Nasılsa deneyimlemeniz gerekeni hangi yönü seçseniz, evren siz deneyimi tamamlamadan sizi rahat bırakmayacaktır.
Bir dolu öğretim ve eğitim niyedir ? Toplumda saygınlık,mesleki yükseliş, ekonomik güç ile dünyanın zirvesinde dahi kendine yabancılaşma ve eksiklik hissiyle karşılaşmakta olan insanlar nasıl olabiliyor ?
Sistem kanun ve kurallarla kimin ne olacağını belirlemiş ve uymak durumundayız. Toplu yaşamı olabildiğince dengede tutmak için sistem gerekli.
Peki birey olarak prototip olmadığımıza göre, bizler nasıl daha iyi hissedebiliriz? Bunu kim sağlayacak ?
Öğrenmeyi, var olmayı seçenlere uzun, dar çetrefilli yollarda kaybolmamak için kendine tutunmaktan başka bir çare var mı ?
Bir dolu seminerler, eğitimlere giderek başkalarının fikirlerine tutunmaktansa kendi benliğimizle bir olmayı denemek daha mı zordur ? hep başkalarından derdimize derman olmalarını beklemektense, kendimiz çözümler üretmekten çok mu aciziz ?
Sosyal olalım derken kendimizden uzaklaştığımız gerçeğini ne zaman kabul edeceğiz ?
Ve...esas dengeyi nasıl bulup, bulsak ta nasıl koruyabileceğiz ?
Tılsım dediğimizde nedense hep eskilerden beri ya belli bir semboller veya renkli ipler, taşlar içeren materyaller yani elle tutulur şeyler bekleriz.
Tılsım içimize, öz kaynağımıza yakın olmaktır. öz kaynağımız ,Yaradan 'dır. Yaradanımız bizi sistemin bir parçası oldurduğuna göre, gelen de giden de Yaradanımızdandır diyerek kişisel algılamalara son vermeliyiz.. Ne çok sevinmeli ne çok üzülmeli ne de beklentilerde kendimizi mutsuz etmeliyiz.
Zihnimizde kendimizi tutsak ettiğimiz gerçeğiyle yüzleştiğimizde aslında değiştirebileceğimiz çok şey var.
Her hayatı irdeleyen, toplumun uzman olarak alkışladığı insanlar sonunda şöyle der; ben size anlatıyorum ama aslında çözüm sizsiniz ben ancak kendime anahtar olup kendi kilitlerimi açabilir, kendi zincirlerimden çıkabilirim. Yine de dilerseniz beni dinlemeye devam edin :)
Yüreğimizdeki,zihnimizdeki kilitleri gerçekten açmak istiyor muyuz ? muş gibi mi yapıyoruz ?
Risk alıp çevirmedikçe doğru kilit doğru anahtarla bile açılmayacak ve zincirler...Açsanız bile tılsıma ulaşacağınızı sanmayın, emin olun yeni zincirler,kilit ve anahtarla burun buruna gelmeyeceğimizin garantisi yok. En azından denemiş olmak işte tılsım bu.
Hayat boyu biz öğrenmeye hazır oldukça karşımıza öğretmenler çıkar..(Toplumda genel geçer belge veren kurumlar dışında)
Öğretmen, kendi bilgileri ve deneyimlerinden kesitler vererek kendi yolunuzda gitmeye hazırlayan kişidir.
Bizler kendi içsel yolculuğumuza çıkma cesareti göstermedikçe, onların ilerlemesi de çok mümkün değildir.
Hepimiz birbirimizden farklı yaratıldığımız kadar birbirimize görünmez şekillerde bağlıyız.
Toplumsal enerji dengelerindeki kırılmalar, görmezden geldiklerimizle oluşuyor.
Niyetimiz şekillendikçe ve cesaretli olabildiğimiz kadar varız.
Kişilerde karşılarındakilere bolca öğüt bulunur.
Toplumun kaçınılmaz gerekliliği ile meslekler ve o meslek gruplarında hayatını idame etme ve var oluş çabasında insanlarız.
Birine sen şöyle veya böyle olmalı/yapmalısın demek, o kişinin kendini deneyimleme yeteneğine sahip olmadığını, hep akıl alma ihtiyacında olduğuna inanmasını ve kendinden uzaklaşmasından başka neye yarar ?
Birey ruhundaki,bedenindeki coşkuyu şelalere dönüştürebilir de kurutabilir de..Çoğu zaman yüzeyde kalabilmeyi başarmak için tekrar tekrar diplere gitmek gerekir.En iyi kaçış farklı yöne akmak da görünebilir.Bu tamamen size kalmış..Nasılsa deneyimlemeniz gerekeni hangi yönü seçseniz, evren siz deneyimi tamamlamadan sizi rahat bırakmayacaktır.
Bir dolu öğretim ve eğitim niyedir ? Toplumda saygınlık,mesleki yükseliş, ekonomik güç ile dünyanın zirvesinde dahi kendine yabancılaşma ve eksiklik hissiyle karşılaşmakta olan insanlar nasıl olabiliyor ?
Sistem kanun ve kurallarla kimin ne olacağını belirlemiş ve uymak durumundayız. Toplu yaşamı olabildiğince dengede tutmak için sistem gerekli.
Peki birey olarak prototip olmadığımıza göre, bizler nasıl daha iyi hissedebiliriz? Bunu kim sağlayacak ?
Öğrenmeyi, var olmayı seçenlere uzun, dar çetrefilli yollarda kaybolmamak için kendine tutunmaktan başka bir çare var mı ?
Bir dolu seminerler, eğitimlere giderek başkalarının fikirlerine tutunmaktansa kendi benliğimizle bir olmayı denemek daha mı zordur ? hep başkalarından derdimize derman olmalarını beklemektense, kendimiz çözümler üretmekten çok mu aciziz ?
Sosyal olalım derken kendimizden uzaklaştığımız gerçeğini ne zaman kabul edeceğiz ?
Ve...esas dengeyi nasıl bulup, bulsak ta nasıl koruyabileceğiz ?
Tılsım dediğimizde nedense hep eskilerden beri ya belli bir semboller veya renkli ipler, taşlar içeren materyaller yani elle tutulur şeyler bekleriz.
Tılsım içimize, öz kaynağımıza yakın olmaktır. öz kaynağımız ,Yaradan 'dır. Yaradanımız bizi sistemin bir parçası oldurduğuna göre, gelen de giden de Yaradanımızdandır diyerek kişisel algılamalara son vermeliyiz.. Ne çok sevinmeli ne çok üzülmeli ne de beklentilerde kendimizi mutsuz etmeliyiz.
Zihnimizde kendimizi tutsak ettiğimiz gerçeğiyle yüzleştiğimizde aslında değiştirebileceğimiz çok şey var.
Her hayatı irdeleyen, toplumun uzman olarak alkışladığı insanlar sonunda şöyle der; ben size anlatıyorum ama aslında çözüm sizsiniz ben ancak kendime anahtar olup kendi kilitlerimi açabilir, kendi zincirlerimden çıkabilirim. Yine de dilerseniz beni dinlemeye devam edin :)
Yüreğimizdeki,zihnimizdeki kilitleri gerçekten açmak istiyor muyuz ? muş gibi mi yapıyoruz ?
Risk alıp çevirmedikçe doğru kilit doğru anahtarla bile açılmayacak ve zincirler...Açsanız bile tılsıma ulaşacağınızı sanmayın, emin olun yeni zincirler,kilit ve anahtarla burun buruna gelmeyeceğimizin garantisi yok. En azından denemiş olmak işte tılsım bu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)