Hayat boyu biz öğrenmeye hazır oldukça karşımıza öğretmenler çıkar..(Toplumda genel geçer belge veren kurumlar dışında)
Öğretmen, kendi bilgileri ve deneyimlerinden kesitler vererek kendi yolunuzda gitmeye hazırlayan kişidir.
Bizler kendi içsel yolculuğumuza çıkma cesareti göstermedikçe, onların ilerlemesi de çok mümkün değildir.
Hepimiz birbirimizden farklı yaratıldığımız kadar birbirimize görünmez şekillerde bağlıyız.
Toplumsal enerji dengelerindeki kırılmalar, görmezden geldiklerimizle oluşuyor.
Niyetimiz şekillendikçe ve cesaretli olabildiğimiz kadar varız.
Kişilerde karşılarındakilere bolca öğüt bulunur.
Toplumun kaçınılmaz gerekliliği ile meslekler ve o meslek gruplarında hayatını idame etme ve var oluş çabasında insanlarız.
Birine sen şöyle veya böyle olmalı/yapmalısın demek, o kişinin kendini deneyimleme yeteneğine sahip olmadığını, hep akıl alma ihtiyacında olduğuna inanmasını ve kendinden uzaklaşmasından başka neye yarar ?
Birey ruhundaki,bedenindeki coşkuyu şelalere dönüştürebilir de kurutabilir de..Çoğu zaman yüzeyde kalabilmeyi başarmak için tekrar tekrar diplere gitmek gerekir.En iyi kaçış farklı yöne akmak da görünebilir.Bu tamamen size kalmış..Nasılsa deneyimlemeniz gerekeni hangi yönü seçseniz, evren siz deneyimi tamamlamadan sizi rahat bırakmayacaktır.
Bir dolu öğretim ve eğitim niyedir ? Toplumda saygınlık,mesleki yükseliş, ekonomik güç ile dünyanın zirvesinde dahi kendine yabancılaşma ve eksiklik hissiyle karşılaşmakta olan insanlar nasıl olabiliyor ?
Sistem kanun ve kurallarla kimin ne olacağını belirlemiş ve uymak durumundayız. Toplu yaşamı olabildiğince dengede tutmak için sistem gerekli.
Peki birey olarak prototip olmadığımıza göre, bizler nasıl daha iyi hissedebiliriz? Bunu kim sağlayacak ?
Öğrenmeyi, var olmayı seçenlere uzun, dar çetrefilli yollarda kaybolmamak için kendine tutunmaktan başka bir çare var mı ?
Bir dolu seminerler, eğitimlere giderek başkalarının fikirlerine tutunmaktansa kendi benliğimizle bir olmayı denemek daha mı zordur ? hep başkalarından derdimize derman olmalarını beklemektense, kendimiz çözümler üretmekten çok mu aciziz ?
Sosyal olalım derken kendimizden uzaklaştığımız gerçeğini ne zaman kabul edeceğiz ?
Ve...esas dengeyi nasıl bulup, bulsak ta nasıl koruyabileceğiz ?
Tılsım dediğimizde nedense hep eskilerden beri ya belli bir semboller veya renkli ipler, taşlar içeren materyaller yani elle tutulur şeyler bekleriz.
Tılsım içimize, öz kaynağımıza yakın olmaktır. öz kaynağımız ,Yaradan 'dır. Yaradanımız bizi sistemin bir parçası oldurduğuna göre, gelen de giden de Yaradanımızdandır diyerek kişisel algılamalara son vermeliyiz.. Ne çok sevinmeli ne çok üzülmeli ne de beklentilerde kendimizi mutsuz etmeliyiz.
Zihnimizde kendimizi tutsak ettiğimiz gerçeğiyle yüzleştiğimizde aslında değiştirebileceğimiz çok şey var.
Her hayatı irdeleyen, toplumun uzman olarak alkışladığı insanlar sonunda şöyle der; ben size anlatıyorum ama aslında çözüm sizsiniz ben ancak kendime anahtar olup kendi kilitlerimi açabilir, kendi zincirlerimden çıkabilirim. Yine de dilerseniz beni dinlemeye devam edin :)
Yüreğimizdeki,zihnimizdeki kilitleri gerçekten açmak istiyor muyuz ? muş gibi mi yapıyoruz ?
Risk alıp çevirmedikçe doğru kilit doğru anahtarla bile açılmayacak ve zincirler...Açsanız bile tılsıma ulaşacağınızı sanmayın, emin olun yeni zincirler,kilit ve anahtarla burun buruna gelmeyeceğimizin garantisi yok. En azından denemiş olmak işte tılsım bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder