Hangi yeni adım olursa olsun,ilk adımlar zorlayıcıdır sonrasında alışır hatta zevk almaya başlarsınız.
Sadece hedeflerinizi belirlemeniz,beklentilerinizi sıfırlamanız ve sıkı çalışmanız gerekir.
Yazınca bir kaç satırda anlatılabilecek kadar basit görünse de,hayatınızdaki her konuda ayrı ayrı bu adımlarla başa çıkmanız gerekir.
Ben inanca inanıyorum.Düşlemeye ve gerçekleştirmeye.
Laf aramızda eskiden de inanırdım :) Çevremdekiler dalga geçerlerdi.Olduğu kadar,olmuyorsa kabullen derlerdi.
Kendime uymayan herhangi bir düşünceyi,duyguyu,davranış modelini kabul etmek,kendime düpedüz ihanet etmek gelirdi.
Sonra farkettim ki,inanmak değil inandığını gerçekleştirmek içinm çabalamak şart.
Aşırı hayalciyimdir :) Aşılmayacak dağların ardını hayallerimde çok aşmışımdır.
Bir dolu roman yazıp,bir dolu film çekmişimdir.
Bir zamanlar kitap okurken bir şekilde bölündüğümde duyduğum rahatsızlığı,şimdilerde yazarken duyuyorum.
Hayallerinde onca şeyi kolaylıkla başardığı halde,gerçek dünyada zorlananlara ithaf olunmuştur :)
Her rahatsızlık duyduğumuz ve karşımızdakine öfkelendiğimizde,mutlak kendimizi irdeleyip,burada neyi farketmem gerek diye sorgulamalıyız.
Hayat okulu böyle ilginç,her birimiz kuş cıvıltılarında mesut bir hayat düşlerken,kuşları katlettiğimizi farkedemedikçe,düşlerimize ermeyi nasıl başarabiliriz ki ?
Toplum içindeyiz ve yalnızız.Ailemiz var.Yalnızız.Derken böyle yalnızlıktansa gerçek yalnızlıkta kendimdeki zenginliklere varayım isteriz.Hep diğerlerinde varsaydığımız hatalarla,bir gün bizi kendimizle baş başa bıraktıklarında,bizden başka suçlu olmadığını anlarız.
Biz izin verdiğimiz kadar hayatımızda olanlar,yine biz izin verdiğimiz kadar incitebilmişlerdir.
Başbaşa kaldığımızda,kendimizle iç hesaplaşma başlar.Sır vereceğim :) o hiç hesaplaşmadan ziyade içsel sevişmedir. Kendi yansımanızı aynada görmekten bile daha bir keyiflidir.İçsel yolculuğa uzanan bir yola girdiniz mi,dönüşü yoktur.Önceleri insanlardan kaçıp,hayallerinizle mutluluk oyunu oynamalarınız mazide kalmıştır.Esas partneriniz,esas rakibinizle burun burunasınızdır.
Artık suçlu suçsuz,haklı haksız gibi nitelendirmelere gerek kalmaz.
An be an,kendinize yakınlaşırken bir başka olduğunuzu sandığınızdan uzaklaşmak canınızı yakar görünse de,zamanla aşarsınız.
Siz olmanın doyumluluguna ilerleyişiniz keyif vermeye başlamıştır.
Sonra yine diğer insanlar ile çevreniz dolduğunda,başka bir dünya insanı gibisinizdir.
Artık sizi bölmüyorlardır,sadece varlardır,gelir ve giderler.Siz ev sahibi gibi karşılar ve uğurlarken yine içsel döngünüzün tadındasınızdır.
Artık geri dönüşlere fırsat tanımayacak kadar diplerdesinizdir.Sükunet vardır.Kainatta teksinizdir.Le Petit Prince'de Antoine de St.Exupery ne anlatıyor,anlayamadan okuduğunuz günler gerilerde kalmış.Kendi krallığınızı oluşturmuşsunuzdur.Dışardan gezegeninize ayak basma cüretini gösterenlere şöyle bir bakar ve meşguliyetlerinize dönersiniz.
Ve işte her nasılsa,artık diğerleri için daha değerli olursunuz.Size ulaşamadıklarında,sizi yönlendiremediklerinde,sizi kendilerine döndüremediklerinde,esas sizi farkederler.
Artık siz kendiniz için var ve tamsınızdır.
Diğerleri sadece oralardadır.Sizin önemsediklerinizi önemser görünseler de,bilirsiniz herkes kendi için yaşar.
Dahası ne kızgınlıklar,ne üzüntüler kalmıştır.Sadece sükunettesinizdir.
Nasıl muazzam bir zenginlik bahşetmişsin bana Yarab dersiniz hayretle..
Niçin daha önce o kadar debelenmeden,o denli hırpalanmadan bunu keşfedemedim ki ?
Basamakları çıkarken buna hazırlandın.Bu olma haline.
Peki ne oldum Tanrım diye sorarsınız,hiçlikte yüzer gibiyim..
İşte olma hali,hiçlikte gibiyken hissedilen zenginliktir.
ya şimdi ne olacak diye sorarsınız Yaradan'ınıza..Şimdi herşey sana bağlı der,ne istiyorsan o gerçekleşecek.Artık birşey istediğime bile emin değilim diyeceksin.tanrı bekle ve gör diye cevaplayacak.Bekle ve gör...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder