Dünyaya gözünüzü açtığınız anda hatırlamasanız da bilirsiniz, sizi aşkla kucaklayan anneniz oldu mu? Ya da babanız? Güzel ve özel günleriniz var mı anımsadığınız? Yoksa siz de öylesine bir nefs anı sonrası mı geldiniz? Annenizin ve babanızın bakışlarında kapana kısılmışlığı mı deneyimlediniz? Sonradan biraz olsun sunulduğuna kendinizi ikna ettiğiniz sevgi kırıntılarıyla mı beslendiniz?
Dünya bir dolu rastgele, doğup büyüyen ve doğuran insanlarla dolu, yani bizler de çoğunlukla hayvansı bir üreme güdüsündeyiz.
En çok istediklerinizle imtihan edilmekten söz edilir, işte en başından ebeveyn olmanın ağırlığından bihaber, anne, baba olmak biraz kendini dış dünyaya kanıtlamaktır, malum akrabalar ve çevreniz çocuk yapmamayı seçseniz, acaba hanginiz kısır düşüncesiyle iğneleyici konuşmalara maruz kalmaz mısınız?
Bilinçli veya rastgele ebeveyn olmanın dışında, anne ve baba olmak hani henüz kadın ve erkek olmayı özümseyememişken, belki daha kendi büyümemişken, evcilik oynarcasına kucağına bir bebek almak, ya sonrası? Çocuğun ihtiyaçları giderek artarken, geçim derdinde olmayanlar dahi, kendilerinde bocalamalar yaşamazlar mı? Erkek olmak, baba olmak, insan olmak kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederek hayatına kattıkları canlardan mesul olmak, zamanla hayattan bezdiren veya en iyisinden kahveye, maça veya kanepede uyuklamaya daha beterine dışarıda kaçamaklara dek, ne yaptığını bilmezlik ve huzursuzlukla çevresini suçlayan, maraza çıkaran birine dönüşmez mi?
Evliliğini has bel kader sürdürenlerin mi yoksa tekrar baştan başlama cesareti gösterenlerin mi daha doğru davrandıkları ayrı bir konudur. Boşanmaların çoğaldığı, evliliklerin de pek azalmadığı günümüzde, insanlar ikilemler içerisinde, bir yandan özgür kalmak isterken, bir yandan düzenli bir aile hayatı cazip geliyor… Çevrenizi biraz gözlemlerseniz, bir dolu taze bekar’ a ve hafta sonu babalarına rastlarsınız… İstisnalar hariç, hafta sonu babalığından bir an önce kurtulmak için sık sık saatine baktıklarını görebilirsiniz. Sonrasında o çocuklar büyür ve onların sırası gelir… Kendi ebeveynlerinden daha iyisini başarmaya azimlidirler, aynı hataları yapmayacaklardır… Veee tarih tekerrürden ibarettir!..
Sevgisiz büyüdüklerini düşünenler çocuklarına aşırı sevgi göstergesi olarak, anlamsız oyuncaklara dünya para dökerler… Çocukların tek ihtiyacı ilgi ve sevgi gösterilmesi yani kendileriyle kaliteli zaman geçiren ebeveynleri olmasıdır.
Çocuklar anne, babaları ayrılınca neler hisseder? Benim yüzümden boşandılar, ben doğmasam hala evli kalırlardı derler mi? Anne ve babası arasında seçim yapmak durumunda mı kalırlar? Kendi psikolojik halleri ile, çocuklarının hislerini hiçe sayan, karşı taraftan intikam almak veya sorumluluktan kaçmak için eşler birbirlerini zedelemeye çalışırken, dünyaya getirdikleri masum can’a ne tür olumsuz duygular yüklerler? Bunun vebali kimden sorulur?
İşte özel günler ailesi bir arada, ekonomik durumu yerinde olanlar için, Pazar sabahı kahvaltıları, armağanlarla geçerken…. Yetimhane ve hatta hapishanelerde yaşayan çocuklar için nasıl anlamlara sahiptir? Hayatı toz pembe, koruma altında yaşayan çocukların bir anda aileleri her hangi bir sebeple yıkıldığında, hayat başlarında nasıl kara bulutlar oluşturur? Aslında her kutlamada görmezden geldiklerimiz çokçadır… Bu kez babalar gününde mümkünse, babanızın elinden tutup, babasız yetişen çocukları ziyaret edin ve babanızı paylaşın. O gün o çocuğa benim her gün babam var, bugün de senin olsun deyiverin ve ellerimiz bir yüreklerimiz bir olsun… Bu kez babanıza seni çok seviyorum deyin, seni beklentilerimi karşılamasan da, başka çocukların babaları gibi değilsin diye suçlasam da, biliyorum ki elinden gelenin en iyisini yapıyorsun, seni gerçekten çok seviyorum deyin, deyin ki hani sonra keşkeler boğmasın içinizi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder