18 Haziran 2014 Çarşamba

ruhunuza ayna tutup gördüklerinizle yüzleşecek cesarette misiniz ?

Bir iyiyiz bir mutluyuz herkesi severiz aşkız modası hüküm sürüyor farkında mısınız ?
Bir yandan da yüreğinizde ne varsa o gerçekleşir deniliyor !..
Tüm dünyada açlık, şiddet, türlü acımasızlık ve dolandırıcılık kol gezerken...siz karar verin kim ne kadar dürüst ?
Güler yüzlü bir insanım dikkatle bakın gözlerimde acı yok mu ? hani kendinize bakarken ne gördüğünüzü bilmiyorum da belki birbirimize ayna olabiliriz..
kendi çocukluk resimlerimde farkettiğim gerçeği sizlerle paylaşmaya niyetlendim bakalım sizler de farkedecek misiniz ? dönüp kendi çocukluk resimlerinizi inceleyin bir de..ne okuyorsunuz gözlerinizde ?

hüzün ? önceden bilineni tekrar deneyimlemenin yorgunluğu?bu kez neyi farklı yapabilirim ? sorgulamalarını ?

peki bildiklerinizi söylemeye kalktığınızda büyükleriniz sen sus sen nerden bileceksin dediler mi? 50 sene sonra sizden hala kanıt mı arıyorlar ? 
Toplumun genel geçer saygı gören unsurlarına sahip olmadığınız mı düşünüyorlar ? Yolunuz onların onayladığı yol değil mi? Ebeveynleriniz sizi ne kadar tanıyor ? Siz kendinizi ne kadar tanıyorsunuz? Hatırlıyor musunuz ? Gerçek benliğiniz hangi anda takılı kalmış olabilir sizce ?
Helalleşemediniz geriye dönük yarım kalmışlıklarınızla yüzleşmenize yardımcı olacak bir melek her daim vardır..
gözyaşları içinizdeki birikimi şifalandıracaktır,bırakın aksın,bırakın kendiniz olun yine korkmanız gereken kendinize yabancılaşmalarınızdır.
Çocuklarımızı yetiştirirken kendi ebeveynlerimizin bizle başarılı olmadıklarını düşündüğümüz hallerden kendimizi arındırdığımızı düşünüp amerikayı yeniden keşfediyoruz ya ..Anlatmak istediğim bundan biraz daha zor,her defası ayrı bir sancı ayrı bir başka beni keşfedişle aslında hep kendimize varış yolculuğu..
Her şeyi bir anda çözümlemeye kalkmayın bir ufak anınız bir sizi yere vuran anınız,kendinizi zorlamadan kararında,zamanla çorap söküğü misali kendi devinimini bulacaktır.Belki çok canınız yanacak,yüzleşmekten korkacaksınız ilk denemeler hep bir kararsızlık ve ürkeklik içerir..hepimizde benzer olduğunu söylersem belki içinize bir nebze su serpilir.
Geriye dönük her iç hesaplaşması hatta helalleşme bugünümüzü şifalandırmamıza destek verir.
Zamanla hayatımızda o denli çok insanla konuşmuş,dost veya düşman olmuş,kazık yemiş ve atmış,gülümsemiş ve surat asmış,sevişmiş veya dövüşmüşüzdür ki çoğu aklımızda dahi kalmaz..Düşünsenize otobüse,vapura,uçağa bindiğimizde yabancı saydığımız bir dolu insanla enerjilerimiz iç içe geçiyor..Hostes üzerimize kazara kahve dökmüş,uyurken kolumuza çarpıp bizi uyandırmış diye hem onun hem de kendi canımızı nasıl da sıkmışızdır kimbilir..Valizimizi beklerken gereksiz gerilim,insanların hep bir şeylere yetişme telaşında kendilerini kaçırdığının farkında olmamaları say say bitmez hallerimiz..
Bizi ısırdı diye öldürdüğümüz sinek..Arı sokacak diye çığlık atmalar..fare görünce bayılacak gibi olanlar..köpek görünce hangi korkutmanın sonucuysa nefessiz kalmalar..ufacık bir sebeple oluşan öfke patlamaları..her biri zincirleme reaksiyonlardan arınmak için katıldığımız seminerler ve önce bir heves uygulamalarımız sonra bugün boşver yarın uygularımlarla yine aynı kısır döngülere gerileyişlerimiz..
Doğada yaşamın tam bir parçası olduğumuz çağlarda hangi bilim dalı vardı söyler misiniz ? Amaç hayatta kalmak ? her ne şekilde olursa olsun kendi döngünü tamamlayana dek..başka bir ulvi mazerete gerek yokken..barınma,beslenme,üreme,örtünme iç güdüyle yapabilme derdinden ne zaman, ne şekilde daha lux yaşama,daha şık görünme,en olma hırslarıyla bezendik ? Bunlar bize ne kazandırdı ? statü? saygınlık? sevgi ? satın almak istediklerimiz nedir ? niye ?
özümüze yabancılaşmışlığımızı hatırlamamak için ne lazım ? kendimize ermek,arınmışlık daha anlamlı kılamaz mı bu günkü koşullara başka bir bakış açısıyla yaklaşamaz mıyız.
Geçende çok hoşuma giden bir öykü dinledim,sizlerle paylaşarak noktalayayım.
dağda yaşayan bir evliya köyde yaşayan bir evliyayı ziyarete gitmeye karar verir,boş elle gitmek olmaz diye süt götürmeye karar verir,verir de sütü koyabileceği kabı yok,bir kevgire yaprakları yerleştirir üzerine sütü sağar,çıkar yola..Arkadaşı ayakkabıcıdır yanına varınca işi bitene dek buyur edilir..
Köydeki evliyanın dükkanında hava duran  kaya vardır,bir bayan girer ayakkabı denerken eteği açılır dağdaki evliyanın o ana dek kabında akmadan duran süt bir anda yere boşalır..Müşteri çıkınca kızara bozara nasıl oldu bu,ya senin taş niye hala yerinden oynamadı diye sorar..Arkadaşı da dağda evliya olmak kolay işte burda evliya olabilmek böyledir der..Eksik yanlış aktardıysam affola..
İçimizi dışımızda olan bitenle denge içinde tutma gayreti bizi biz yapar.
Sevgiyle..


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder